5 Haziran 2018’deki kongrede efsane başkan Aziz Yıldırım’a karşı 12 bin oy farkla kazandı. Buradan kendisine bir ders çıkarabilirdi. Kongrenin sonucunu, taraftarın takımı dört yıldır şampiyon yapamayan Aziz Yıldırım’a tepkisi belirlemişti. Kendisi de dört yıllık plan yapabilir, “dört yılda takımı şampiyon yapamazsam giderim/gitmem gerekir” diyebilirdi. Demediği anlaşıldı.

O büyük konuştukça taraftar coştu. Ligi atlayıp, Avrupa’da kupa kazanmanın hayalleri kurmaya başladı. Ne de olsa, başkanın eğitimi yerindeydi, gençti, Fenerbahçe sevdası sorgulanamazdı, soyadı güçlüydü ve tabii ki parası vardı.

SAKİLLİKLERİ

Fenerbahçeli olmayan futbol seyircileri de ondan, futbolun kalitesini artırmasını bekleniyorlardı. Olmadı.

Radikal kararlar almak üzere binlerce kişiyi stadyumda topladı. Sonuç boş çıktı.

Süper Kupa maçında U-19’la sahaya çıkarıp hemen çekmeyi planlamıştı. Takım sahadan çekinceye kadar kalesinde gol gördü. Taraftarla tartışmak üzere tribünden atladı. Emektar kaleci Volkan Demirel plastik sandalyelerle basın toplantısı yaparak takımdan ayrıldı. Dzeko ve Tadic de mutfakta veda ettiler. Göztepe maçında, maç oynanırken sahayı köşesinden de olsa ihlal etmeye kalktı. İtilerek düşürüldü. Akhisar deplasmanından futbolculara İstanbul'a uçak yerine otobüsle dönme cezası verdi. Daha neler neler… Eksiği var, fazlası yok.

GÜN YÜZÜ GÖRMEDEN GEÇEN YILLAR

Yedi yıllık başkanlığının her senesi gerilim filmi gibiydi. 12 teknik direktör, 116 futbolcu transferi yapsa da başarıyı yakalayamadı.

Yedi yılda oynadığı 16 Galatasaray maçında Fenerbahçe, sadece 3 galibiyet alabilmiş ve toplam 20 gol yemişti. Taraftarın başarısızlık kriteri bu kadar netti. Bunun izahı, telafisi, ağrısını hafifletecek ilacı olamazdı. Başka istatistiğe de gerek yoktu.

Tribünlerin güvenini kazanamamış, taraftara liderlik yapamamış, kulübün itibarını yükseltememişti. Artık gemi karaya oturmuş, umutsuzluk, çaresizlik kalıcı hale gelmişti. Tam tarifini yapamadığı, fanatiklerin dışında ortalama FB seyircisini dahi ikna edemediği ‘yapı’yı diline doladı.

SON DÜZLÜK

Son düzlükte de açık hata yaptı. Kongrenin haziran ayında toplanması gerektiğini çok kişi dile getirdi. Aklın yolu onu gösteriyordu. Doğru olan; sezon bitince kongre yapmak, camianın güvenini tazeleyerek, yeni sezon hazırlığına girişmek, umutları yeşertmeye çalışmaktı.

Taşkın özgüveni ile, “istediğim zaman kongre yaparım ve kazanırım” diyerek kongreyi eylül ayında topladı. Camia artık ondan yana o kadar çaresiz ve umutsuzdu ki; delegeler alternatif adaya yöneldiler. “Belki yarın pişman olacağız, ancak bugünün gerçeği ve gereği budur” diyerek Saran’a oy verdiler.

FİNAL

Büyük kozu Mourinho ile başarıyı yakalayamaması son kozunu harcaması demekti. Transferi yılan hikayesine dönen Kerem’in Benfica adına attığı gol, Ali Koç için bitiş düdüğü oldu. Şampiyonlar Ligi hayali söndü. Mourinho gitti. Ortaya çıkan tablo kocaman bir boşluktu. Mourinho’nun yerine gelen teknik direktör de güven vermeyince, taraftarın umutsuzluğu daha da derinleşti.

Kalabalıkların anaforunu küçümsemiş, dip dalgayı fark edememişti. Başaramadan gitmek istemiyordu. Ancak parası eksiklerini kapatmaya yetmedi.

Finalde son sözü taraftar söyledi. “Taraftar değil, delege oy kullandı” diyebilirsiniz. Haklısınız. Ancak tribünde, sokakta, Fenerbahçe cumhuriyetinde(!) bu kadar çok ‘Ali Koç’tan kurtulma enerjisi’ birikmeseydi, bu kadar büyük dip dalga oluşmasaydı, delege Ali Koç aleyhine oy kullanmazdı.

7 yıl önce 12 bin oy farkla kazanmıştı. 7 yıl sonra 257 oy farkla kaybetti.

Fenerbahçe Başkanlığı defterini kapatmış mıdır? Yedi yılın kayıplarının kazançlarının hesabını yapıyor mudur? Belki de “yeneceğim seni taraftar!” diyerek hırslanıyordur. Tribünden rövanşı almak için plan yapmaya, stratejisini kurmaya başlamıştır. Kim bilir?