Öyle bir zaman dilimindeyiz ki sabahları uyandığımızda gözlerimizi açtığımız ilk şey, telefon ekranları aracılığıyla dünyanın dört bir yanına ulaşan acı haberler oluyor.

33 gün.

Gazze'nin üzerinden ağır bombardımanın gölgesi 33 gündür kalkmadı.

30 bin ton bomba ile yıkılan hayatlar, yitirilen umutlar, söndürülen gülüşler…

Gazze'de devam eden insani dram, buz dağının sadece görünen yüzü.

**

11 bin kişi.

Bu, sadece bir istatistik değil!

Adı, yüzü, hikâyesi olan insanların toplamı.

5 binden fazla çocuk.

Bunlar, geleceğe dair hayalleri olan, masumiyetin somut örneği, savaşın acımasız yüzüne karşı koyamayan küçük bedenler.

***

Televizyon ekranları, her gün yıkıntıların arasında korkudan titreyen çocukları gösteriyor. Evet, bize düşen yalnızca bakmak!

Çaresizlik, öfke, üzüntü ve hissizleşme arasında gidip gelen bir bakış. Sanki bu kaosun içinde sıkışıp kalmış gibi bir durum.

İşte bu yıkılmış şehrin her sokağında ardı ardına dizilen cenazeler var.

Öyle çoklar ki dönüp bakıldığında artık sokaklar değil, şehir büyüklüğünde bir mezar görünüyor.

***

Gazze'deki insanlar, saldırılara rağmen evlerini terk etmiyorlar. Çünkü ev sadece dört duvardan ibaret bir yer değil; anıların, sevginin, aile bağlarının fiziksel temsili aslında. Bir evi terk etmek, tüm bunları geride bırakmak anlamına geliyor. Ve Gazzeliler, her şeye rağmen onlara ait olanı ve atalarından kalanı koruma peşindeler.

***

Peki, dünya ne yapıyor? Uluslararası toplum çoğunlukla sessiz kalıyor, bazen de kısıtlı tepkiler veriyor. Gazze'de yaşananlar insan hakları, hukukun üstünlüğü, sivil ve çocuk koruması gibi temel prensiplerin altını oyuyor. Bu, bir insanlık sınavı ve maalesef şu an için dünya bu sınavdan geçer not alabilmiş değil. Diplomatik çabalar, ateşkese yönelik girişimler devam ediyor ancak Gazze'nin gerçekliği, bu çabaların yetersiz kaldığını gözler önüne seriyor.

*** 

Bu trajedinin sonu mu? Henüz belirsiz. Ama Gazze'nin direnişi, tüm dünyaya insan ruhunun kırılması zor bir gerçek olduğunu gösteriyor. İsrailli askerler her ne kadar Gazze'yi boşaltmaya çalışsalar da Gazzelilerin direnişi, bu topraklarda kök salmış olan yaşam iradesinin bir simgesi hâline gelmiş durumda.

İnsanlık tarihine bakıldığında, savaşların ve çatışmaların ne kadar yıkıcı olduğunu görebiliyoruz. Ancak aynı tarihte, insanların en karanlık zamanlarda bile nasıl direnebildiklerine dair sayısız örnek de bulmak mümkün. Gazze, işte bu örneklerden biri olarak karşımızda duruyor. Evet, bedenler ölüyor ama direniş, umut ve yaşama tutunma çabaları, ölen bedenlerle birlikte yok olmuyor. Aksine, her bir yaşamın kaybı, direnişin ateşini daha da harlayarak insanların mücadelesine ve onurlu bir yaşam arayışına manevi güç katıyor.

Sonuç ne olur?

Şimdiden kestirmek mümkün değil. İsrail durdurulur mu, Gazzeliler sürülüp Gazze yok edilir mi?

Yoksa düşük bir ihtimal de olsa İsrail’in sonunun başlangıcı mıdır bu yaşananlar?

Bilemeyiz…

Bize kalan tarihe not düşmek.

Gazzeliler kazandı.

Can vererek kazandı.

Bu zulme seyirci kalanlar kaybetti. 

Zulme rıza zulümdür.

Zulme razı mıyız?

Somut bir karşılık vermemek rıza mıdır?

Vicdanlara yöneltilecek zor soruları sorma vakti sanırım.