Yaz sıcağında kan donar. Klavyeyi romatizmalı dizlerine vurup “ Hey gidi Hey” diyerek sıcak üfleyen yaşlı dede olgunluğuna eriştim. Gündem evliya olmayanlara da erişim hizmeti veriyor. Demiştik diyenin dediği çıkıyor, kolayca erebiliyorsunuz. Hey gidi hey.. Siz şaşırdınız mı? Hay Allah kapat aç belki şaşırır. İnsanı vicdanla şarj edemediğinde, savaşı kanla deşarj olanlar kazanır evlat. Ve hangi dilden konuşursan konuş, Allah’ın seni çağırdığı dilden konuşacaksın. Yabancı dilim yok; ama kariyerimi yalancı dilime borçluyum diyen nice el itlerin böyle durumlarda nasıl kaçıştığını ve soğuk limonata olsa da dibini höpürdetsek dediğini tıklım tıklım duyarsın. 7 Haziran öncesi, herkes saz sapıyla cemaat samanını birbirine karıştırmayı sevmiş numunelik voltranları yağlamaya başlamıştı. Nereye geliyorum?.
Bugün 7 Haziran öncesi sazlı sözlü cilaladığınız adama bakın! Bir annenin evlatsız kalmış bağrının yarasına güneş kremi mi süreceksiniz? Kanlı gömleğinin lekesi mi daha inatçı size göre yoksa çimen lekesi mi? Öyle çiçek çocuk deyip akrostişe bağladığınız vıcık vıcık adamların elinde ölen, sizin süs köpekleriniz değil, bu toprağın evlatları. Ne oldu kuduruyordunuz niye şehit haberleri yok diye, buyurun kumsal ateşiyle kınalar yakın. O anneler ağıt yaksın siz de molotofla kınalar yakın.
Bu kurşun değirmeni daha çok yiğit öğütür, mutlu olun.
Şimdi sormaya başlayalım. Öncelikle ölen canlarımızı gök öpsün . Cennetleri yakın olsun. Fakat soruyoruz, Niye öldüler? Bunu eli belinde, bir günde analizci olan platform ayıkları edasıyla sormuyorum. Niye ölsünler. Niye bir anne canından vurulsun, niye bir babanın göğü eksilsin evinden. Paravan arkasında kan kulislerinin iki kardeşi birbirine boğdurmaya çalışmasını izliyoruz. Bacağından vurulan terör leşine hayat vermeye çalışan kan fedaileri kimin tarafında. Sadece ölümün. Sadece kaosun, Sadece ağıtların.
Ve yine kafelerde, ülkesinin kötüye gittiğini söyleyen kafası geri gidik nitelikli ayyaşların entelektüel tarafları rahatladı mı bilmiyorum. Uzun zamandır şehit haberleri görememekten kuduruyorlardı. Uzun zamandır salya konvoyundaydılar; lakin sileceklerini çalıştırmıyorlardı. Uzun zamandır, bir annenin ağlaya ağlaya evladının son uykusuna ninni okumamasından rahatsızlardı. Ve o ocaklardan onlara, kan köpeklerine müjde geldi. Bir yiğit yine erken düştü toprağa. Bir babayı yine “ Evladım kolum şimdi kırıldı” diye ağlayıp feryadını Allah’a teslim ederken gördük.
Şimdi kim suçlu? Halkını silahlandırmaya çağıran fazla barışçıl(!) Demirtaş cephaneliği mi yoksa, halkını sağ duyuya, teröre lanete çağıranlar mı! Demirtaş kanlı vizyona girmesi için yeni Kobani acıları sipariş ediyor ve izlemek istiyor, kan gişe yapsın istiyor. Kürt kardeşimiz kardeşini vursun, kan skoruna doymak istiyor.
Ve olan yine acısı bir annenin göğünde asılı kalanlara oluyor. Bence haykırarak söylenmesi gereken yine o söz olmalı: Bizi her şeyimizden vurabilirsin; ama kardeşliğimizden asla!!!
Kapılar kapandığında, oğul yokluğu bastığında odayı, haykıra haykıra ağlayıp dizlerini kanatacak. Bir oğul gitti. Sessizlik. “ Oğlumu yediniz, Allah’sızlar!.. Böyle bağırıyordu Alican’ın babası, cenaze yerine girmek isteyen 70 kişilik sosyalist partili gruba. Öyle bağırıyor ki bağrına karlar yağdıran bu acının hesabını musallaya yazıyor sanki. Oğlumu kullandınız diyor. İşte tam da burası. Oğlumu kullandınız!
Dağa evlat toplamayı, evladı ocaktan eksiltmeyi sevip saza vuran adam Demirtaş, bu evladın selasını da repertuarına al olur mu? Kızlarına ne güzel sarılıyorsun, bir daha oğluna sarılamayacak babayı da repertuarına al olur mu? Kendi evlatlarını rüzgârdan bile sakınırken, silahlanın dediğin yerde kurşun yağmurlarının altında kan ıslağı oğulları da repertuarına al olur mu?
Sen başka evlatların canını dağın barikatı yapmayı çok iyi bilirsin. Sen çal, onlar ağıt bestelesin olur mu? Bak bak, Alican’ın babası ne diyor? Öyle bir dağ ki o baba, senin evlat gömdürdüğün dağa benzemez! Öyle bir silahı var ki sadece dua! Senin silahlanın çağrını da saz sapı yapacak en güçlü silahı, onun duası!
Yanmış ciğer mi görmek istiyorsun! Bak senin dağ eteğinde mermi ızgarana benzemez! Sende olmayan o babanın ciğerine iyi bak! Evlat dumanı üzerinde o ciğere iyi bak! Sen saz değil, evlat çalıyorsun Demirtaş! Sen oy topladın; ama evlat eksilttin ocaklardan. Senin kanlı matematiğin bu.