Geçtiğimiz günlerde ülkemizin ekonomik gidişatıyla ilgili olarak iş dünyasından gelen bazı uyarılar ekonomi gündemine düştü.
Farklı isimlerden gelen her bir uyarı aslında ekonomik anlamda nelerle mücadele etmemiz gerektiğini gözler önüne seriyordu.
Bu mücadelede karşı karşıya olduğumuz risklerin ne kadar derin ve kesin tavırla mücadele verilmesi gereken alanlar olduğu da bir anlamda karşımıza çıkıyordu.
Uyarılardan biri Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç’a aitti. Ardıç şöyle diyordu; “Yüksek faiz üretimi zorlaştırıyor. Borç yapılandırması zorunlu hale geldi. Merkez Bankası bu yılın sonraki toplantılarında da faiz indirsin” diyerek iş dünyasının içinde bulunduğu durumda ki en önemli isteğini dile getirmiş oldu.
Evet bu faiz oranlarıyla üretim yapmak çok ama çok zor hatta bu faiz ortamında üretim yapan sanayiciye bir anlamda da “neden üretiyorsun ki” anlamında bir yaklaşımla bakılıyor.
Yüksek faiz oranlarıyla iş dünyasının üretim yapması da yatırım yapması da neredeyse imkansız hale gelmiş durumdadır. Bir de bunun yanına ödenemeyen borçlar eklendiğinde iş dünyasının sorunu daha da artmış bir duruma yükselmektedir.
Bir diğer uyarı ise İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan’dan gelmiştir. Bahçıvan “Sanayimiz için alarm zilleri çok güçlü bir biçimde çalıyor. Sanayimizin bedel ödeme sınırlarını aştığını artık görmeliyiz” diyerek sanayinin ve sanayicinin ne durumda olduğunu tam anlamıyla ortaya koymuştur.
Maalesef ki böyle bir ortamda sanayici her geçen gün yapacağı üretimin anlamsızlaştığını düşünür ki bunun yanına bir de finansman maliyetlerinin yükseldiği eklenince sorunlar yumağı daha da büyümüş bir hal almaktadır.
Artık sanayici için süreç o kadar zor bir duruma gelmiştir ki en ufak bir bedeli ödeyemez durumdadır. Temmuz ayındaki konkordato rakamları bunun en önemli kanıtı niteliğindedir.
İş dünyasından gelen son uyarı ise Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından yapılmıştır.
Hisarcıklıoğlu “Ülkemizin üretim, yatırım, istihdam ve ihracat kapasitesini korumalıyız. Müteakip defalar dile getirdim. Emek yoğun sektörler zor durumda” diyerek kapasitelerin korunmasının ne kadar önemli olduğuna vurgu yaparak emek yoğun sektörlerimizin içinde bulunduğu durumu gözler önüne sermiştir.
Şayet üretim kapasitemizi kaybedersek bu istihdamı da son derece olumsuz yönde etkileyecek ve iş kaybı her geçen gün artacaktır. İş kaybının artması da sosyal problemlerin yükselmesine vesile olacaktır.
Üretim olmayınca yatırım yapılacak alan oranı da azalacak bu durumda ihracat kapasitemizi negatif anlamda etkileyecektir.
Üretimin her geçen gün düşmesi enflasyonun beklenenden daha da yüksek seviyelerde olması stagflasyon olasılığını artırmaktadır.
Kapasite kullanım oranının son yirmi yılın en yüksek seviyelerinde olması da üretimde ne kadar zorlandığımızın açık bir göstergesi durumundadır.
Özellikle işçilik maliyetlerinde ki artış ve gençleri emek yoğun işlerde çalışma isteğinin gün geçtikçe azalması emek yoğun sektörlerin her anlamda sorun yaşamasını artırmaktadır.
Hal böyle olunca da yaşanılan bu sorunların önlemleri ivedi bir şekilde alınmazsa gelecek günler bu günlerden daha da kötü olacaktır.