İsrail’in 7 Ekim 2023’ten beri sürdürdüğü Gazze’ye yönelik saldırıları, aradan 15 ay geçtikten, Gazze’de 47 bin sivil katledildikten ve Gazze’nin neredeyse %90’ı yıkıldıktan sonra nihayet 471. günde 19 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasıyla şimdilik sona erdi.
Duyurulan anlaşma metninin aslında yeni olmadığı, bilakis ABD Başkanı Biden tarafından geçtiğimiz mayıs ayında duyurulan ateşkes planı ile neredeyse aynı olduğu anlaşıldı. Hatta Biden’ın açıkladığı bu plan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne getirilmiş ve 10 Haziran 2024 tarihinde 2735 sayılı karar olarak kabul edilmişti. Fakat İsrail, BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen bu ateşkes kararını uygulamamıştı.
Bu tarihten itibaren muhtelif zamanlarda ateşkesin uygulanmasına yönelik girişimler olmuşsa da hem İsrail’in anlaşmanın içeriğindeki geri çekilme ve yeniden saldırmama şartları nedeniyle anlaşmaya uymaktan imtina etmesi; hem de Hamas’ın İsrail’in Gazze’den çekilme ve yeniden saldırmama garantisi vermemesini kabul etmemesi sebebiyle bir türlü mutabakat sağlanamamıştı.
Kasım ayında ABD’de yapılan seçimleri, başkan olması hâlinde Ukrayna ve Gazze’yi kastederek savaşları durdurma sözü veren Trump’ın kazanmasıyla Gazze’de ateşkes sağlanmasına yönelik umutlar yeniden arttı. Gerçi Trump seçimden sonra yaptığı açıklamalarda Hamas’a mesaj göndererek kendisi koltuğa oturana kadar ellerindeki rehineleri serbest bırakmalarını istemiş ve aksi takdirde hayatı onlar için cehenneme çevireceği tehdidini savurmuş olsa da bir taraftan da İsrail hükûmetine de ateşkesi kabul etmeleri yönünde baskı yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla hem Biden yönetiminin görevi bırakmadan önce bir ateşkes anlaşmasını kotarma isteği hem de Trump’ın göreve başlarken “Gazze’deki savaşı durdurdum” şeklinde açıklama yapma hevesi sayesinde müzakereler yeniden başlamıştır. Katar’ın ev sahipliğinde ve Mısır ile ABD’nin de katılımıyla Doha’da yürütülen müzakerelerin başarıyla sonuçlandığı ve İsrail ile Hamas temsilcilerinin ateşkes ve rehine takası anlaşmasını kabul ettikleri 15 Ocak’ta Katar Dışişleri Bakanlığı tarafından duyurulmuştu.
İsrail’in anlaşmaktan uzak tutumu ve süreci tıkamaya yönelik tavrı nedeniyle müzakerelere devam etmeme kararı alan Hamas’ın tekrar masaya döndürülmesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın girişimiyle sağlandığı bilgisi ise ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın yapmış olduğu açıklamayla ortaya çıkmıştır.
Ancak bu açıklamanın ardından geçen dört günlük sürede İsrail’in aslında kabul ettiği duyurulan bu anlaşmadan caymaya çalıştığına yönelik haberler gelmeye başlamıştır. İsrail bir taraftan son dakikaya kadar Gazze’ye yönelik saldırılarına devam ederken diğer taraftan da ateşkes metninde yer alan; askerlerin Gazze’den çekilmesi ve ateşkes süresinin sonunda yeniden saldırmama garantisi konusunda söz vermediğini; hatta Hamas’ın koşullara uymaması veya anlaşmayı ihlal etmesi hâlinde daha güçlü şekilde yeniden saldırılara başlayacağını duyurmuştur. Bu yetmiyormuş gibi, bu anlaşmayı kabul etmesi karşılığında ABD yönetiminden; ilave yardımlar ile şimdiye kadar uygulanmakta olan bazı yaptırımların kaldırılması hususunda tavizler kopartılmaya çalışıldığı anlaşılmıştır.
Tüm bu yaşananlara ve İsrail’in cayma girişimlerine rağmen anlaşma, daha önce duyurulan 08.30 yerine birkaç saat gecikmeyle ancak 12.15’te yürürlüğe girebilmiştir. Yürürlüğe girer girmez de tüm gözler anlaşmanın gerçekten uygulanıp uygulanmadığını görmek için Gazze’ye çevrilmiştir. Zira bu anlaşma pek çok bakımdan bıçak sırtında bir anlaşmaydı ve İsrail’in anlaşmayı kerhen kabul etmesi, sürecin her an sekteye uğrayabileceği endişesini de beraberinde getirmekte idi.
Neyse ki bu saatten sonra İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları durdu ve Gazze’ye insani yardımlar girmeye başladı. Hamas’ın 16.00’da ilk üç rehineyi serbest bırakacağı açıklanmış olmasına rağmen, sahada yaşanan iletişim sorunları yüzünden ancak 18.00’de daha önce isimleri açıklanan üç kadın rehine Kızılhaç yetkililerine teslim edildi.
Hamas’ın anlaşma kapsamında üzerine düşeni yapmasına rağmen İsrail, serbest bırakması gereken 26’sı çocuk ve 64’ü kadın toplam 90 Filistinli tutsağı gece geç saatlere kadar bırakmadığı gibi, Ofer Hapishanesi’nin çevresine toplanan Filistinlilere de gaz bombalarıyla müdahale ederek serbest bırakılanların karşılanmasını engellemiştir. Ancak gece 02.30 civarında bahse konu tutsaklar serbest bırakılmış ve otobüslere bindirilerek Ramallah yakınındaki Beytuna’ya sevk edilmiştir. Yani anlaşmanın daha ilk aşamasının ilk gününde İsrail üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi, anlaşmanın uygulanması konusunda iyi niyetli olmadığını da göstermiştir.
Bu koşullar altında anlaşmanın ilk aşamasının bile başarıyla tamamlanabileceği belirsizken sadece rehinlerini kurtarma derdinde olan İsrail’in, ikinci ve üçüncü aşamalara şans tanıyıp tanımayacağı ise fevkalade kuşkuludur. Zira bu anlaşmanın ikinci aşamasında İsrail askerlerinin Gazze’den tamamen çekilmesi öngörülmekte olduğundan, başta Başbakan Netanyahu olmak üzere İsrail hükûmetinin hiçbir üyesinin buna istekli olmadığı anlaşılmaktadır.
Keza hükûmetin aşırı sağcı ve faşist Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir, bu anlaşmaya onay vermektense hükûmetten istifa etmeyi tercih etmiş ve Yahudi Gücü Partisi’nin altı milletvekilinden oluşan grubu, hükûmete verdiği desteğini geri çekmiştir. Böylelikle mevcut hükûmetin meclisteki desteği 68’den 62 milletvekiline düşmüş ve çoğunluğu kaybetme sınırına gelmiştir.
Ben Gvir istifa ederken kendisi ile nerdeyse aynı görüşteki diğer bir aşırı sağcı ve faşist olan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’i de istifaya davet etmiştir. Anlaşmaya karşı olduğunu defaten açıklayan Smotrich’in de istifa etmesi hâlinde hükûmetin meclisteki çoğunluğu kaybedip düşmesi söz konusu olacaktır. Ancak Smotrich’in Netanyahu’dan Batı Şeria’daki Yahudi toprak hırsızları (yerleşimciler) için ilave tavizler koparma karşılığında şimdilik hükûmette kalacağı ve duruma göre anlaşmanın ikinci veya üçüncü aşamasında istifa edebileceği değerlendirilmektedir.
Ateşkes anlaşmasını bıçak sırtı yapan diğer bir unsur ise daha ateşkes yürürlüğe girmeden Batı Şeria’da terör estirmeye başlayan aşırı sağcı ve muhafazakâr sözde yerleşimci gruplarıdır. Zira bu gruplar Ben Gvir ve Smotrich gibi radikallerin oy deposu olup sadece Gazze’nin değil, Batı Şeria’nın da İsrail toprağı olmasını istemekte ve bunun için de her türlü tedhişi yaparak; Gazze ateşkesinin hayata geçmesini engelleme, engelleyemiyorlarsa da devamını imkânsız hâle getirme peşindedirler. Bu grupların bugün yaptıkları sadece bir jenerik olarak görülmekte olup özellikle rehinlerin tamamı teslim alındıktan sonra sürecin devamını engellemek için yapabileceklerini tahmin etmek zor değildir.
Anlaşmanın ayakta kalmasını zora sokan bir diğer husus ise 20 Ocak itibarıyla başkanlık koltuğunu devralan Trump’ın Orta Doğu, İsrail ve Filistin politikasının nasıl belirginleşeceğidir. Zira ilk döneminde tamamen İsrail yanlısı bir politika izleyen Trump’ın, ikinci döneminde de benzer bir çizgiyi takip etmesi beklenmekte olup “güç ile barış getirme” perspektifi kapsamında Hamas’ın ortadan kaldırılmasını öngören bir politika uygulaması ve akabinde Gazze’nin de İsrail toprağı olduğunun kabul edildiğinin açıklanması hâlinde bu anlaşmanın da bir kıymeti kalmayacaktır.
Sonuç olarak, öyle ya da böyle Gazze’de bir ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmiş olması, Gazze’de yaşanan insanlık dramının durması veya bitmesi bakımından çok önemlidir. Zira Gazzeliler sadece İsrail’in bombaları nedeniyle hayatlarını kaybetmemekte; İsrail’in uyguladığı baskı ve izolasyon nedeniyle maruz kalınan açlık, susuzluk ve soğuk da birer ölüm makinesi hâline gelmektedir. Bu nedenle ateşkesin yürürlüğe girmesi ve insani yardımların ulaştırılması ziyadesiyle önemlidir. Kaldı ki Gazze’de faaliyet gösteren herhangi bir hastane de kalmamış olup sayılarının 100 bini geçtiği değerlendirilen yaralılardan en az 20 bininin acil tedaviye ihtiyacı olduğu bildirilmektedir.
Buna rağmen İsrail hükûmetinin isteksizliği, koalisyondaki aşırı sağcı partilerin ve destekçilerinin anlaşmayı sabote etme çabaları ile Trump’ın muhtemel İsrail politikasının ipuçları bu anlaşmayı bıçak sırtı bir hâle getirmekte ve her an bozulacakmış gibi düşünmemize sebep olmaktadır.
Gözümüz, kulağımız Gazze’de. Umarız tüm bu olumsuzluklara rağmen ateşkes sonuna kadar uygulanır ve nihayetinde kalıcı bir barışa dönüşür.