Dünyanın neresine giderseniz gidin hiçbir zaman kaybetmeyecek olanlar vardır.
Onlar doğrular, merhametliler, vicdanlılar ve her türden iyiliğe açık olan kalplerdir.
Bu meziyetler önce bulundukları bedeni tamir eder sonra da onu aşarak etrafını imar eder.
Kötülerin, yalancıların, komplocuların kısa süreli etkileri olsa da uzun vadede bir hüküm sürebilme ihtimalleri hiç olmamıştır.
Toplumların ittifak üzere anlaştığı bir kötülük, tarih boyunca olmamıştır/olamayacaktır.
Her dönemde marjinal kalan, “aşırılık” olarak değerlendirilen sapkınlıkların bir vasata dönüştüğünü de hiç kimse iddia edemez.
Olmaya çalışan Lut Kavmi ve benzerlerinin hâli de açıktır.
Onlar hep planlar yaparlar ama o plan hep hakikat tarafından bertaraf edilir ve Allah’ın hesabı galip gelir.
İnsanlık tarihi aynı zamanda, “kötülerle iyilerin, zalimlerle merhametlilerin mücadele tarihidir” desek yanılmış olmayız.
Zira imtihan dünyasının anlamı da bunun üzerine kuruludur.
Mesele, hangi safta yer aldığınız ve neyi temsil ettiğinizdir.
Milletinin sevindiğine sevinen, üzüldüğüne üzülen hiçbir kalp, kolay kolay yanlış yapamaz.
Kodları beşerin elinde yazılan, algoritmaları belirlenen bir sanal dünya ile her zerresi Allah’a ait olan hakikatler dünyasının rekabet güçlerini hangi akıl sahibi mukayeseye kalkışabilir.
Hakikat dağına çarpıp da tuzla buz olmamış bir tarihî yalan var mıdır?
Bana göre bundan sonra yapılması gereken en büyük mücadele sahte, metaverse bir alemden seslenen stratejik yancılıkla mücadele olmalıdır.
Hakikati bu stratejik yalancılığın saldırılarından kurtarmak zorundayız.
Evlatlarımıza çok daha sahici bir dünya bırakmak için buna şiddetle ihtiyacımız var.
“Hükümdara bile hükmeden çıkarlar”ı sebebiyle milletin gözlerinin içine baka baka yalan söyleyenler, hayatın etkin noktalarından seslenebiliyorsa bu ertelenemezdir.
Sahte ve yalanlar üzerine bir Türkiye manzarası çizenler, çok kötü bir hâlde olduğumuza inandırmaya çalıştı/çalışıyor.
Lakin gerçek Türkiye gururlandıran, dünyada etkin ve birçok alanda ilk beş içine girebilmiş bir ülkedir.
Türkiye’nin önü artık çok daha açıktır.
Zihinler, kazandıkları mesafeyi geriye doğru kaybetmezler.
Bu hakikat, geleceğin çok daha güçlü olacağının ve Türkiye Yüzyılı’nın da bir hayal olmadığının en net göstergesidir…