Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile mülâkat

Türkiye’ye istikrarlı bir 10 yıl daha lazım. Bütün bu kazanımlar daha da kökleşsin, yerleşsin. Kolay kolay hiç kimsenin oynayamayacağı bir sağlamlığa ulaşsın. İstikrar bunun için çok gerekli.

Seçim bölgeniz Eskişehir’de çalışmalar nasıl gidiyor? Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı bu kenti Türk dünyasında bilinir hale getirdi. Bu kapsamda ne tür çalışmalar yapıldı?

2011 seçimlerinden önce Odunpazarı’nda o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın mitinginde, Sayın Başbakan 2013 yılında ‘Eskişehir’i Türk Dünyası Kültür Başkenti yapacağız’ vaadinde bulundu. Daha sonra özel bir kanun çıkardık. Bu şekilde Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak ilan edildi. Bir ajans kurduk yasayla. Eskişehir’e pek çok kalıcı eser ve etkinlik kazandırdık.En başta buranın yeni bir stadyum talebi vardı. Yeni stadyum şehrin dışında yapılacaktı, merkezde kalan stadyumun meydan yapılacağını ilan ettik. ‘Türk Dünyası Meydanı’, şehrin nefes alacağı bir meydan olacak demiştik. Büyükşehir Belediye Başkanı, Ajans Yönetim Kurulu’nun daha ilk toplantısında böyle bir çalışmanın içinde olmayacağını söyleyerek çekildi yönetimden. İl merkezinde ve ilçelerde ne kadar ihmal edilmiş tarihi eser külliye, cami, han, hamam varsa restorasyonu için çok ciddi bir çalışma yürütüldü. 77 dönümlük alanda Dede Korkut Parkı ve bu parkın içerisinde Dede Korkut anıt duvarı inşa edildi. Bütün Dede Korkut hikayeleri anıt duvara işlendi. 2016 yılında Türk Dünyası başkenti Türkmenistan’ın Merv şehrine geçti. Türkmenler, bu anıtın aynısından bize de yapın diyorlar.

Eskişehir’den 10 bine yakın öğrenciyi öğretmenleriyle birlikte Azerbaycan’a, Kırım’a, Saraybosna’ya, Batı Trakya’ya gönderdik. Ata topraklarını gördüler. Oradaki tarihi kültürel birikimi tanıdılar.

Bunu başlatmamızın nedeni şuydu; Eskişehir’de Frankfurt’a benzemek, Venedik’e benzemek gibi bize çok da yakışmayan bir durum vardı. Burası bir Türk şehri. Odunpazarı semti Türklerin Anadolu’da kurdukları ilk yerleşim yerlerinden biridir. Oradaki Kurşunlu Camisi ile Saraybosna’daki Gazi Hüsrevbey Camisi aynı tarihlerde yapılmıştır. Biz Eskişehir’in kendi kimliğinin farkına varması, bu kimliğiyle iftihar etmesi, bu kimliğinin üzerine yeni bileşimler eklemesi için Türk Dünyası Kültür Başkenti etkinlikleri iyi bir vesile olur diye düşündük. Bütün ilçelerimizde kültür evleri kurduk, okullarımızı onardık. Yarım kalan işlerin tamamlanması için ajansın görev süresi bittikten sonra da bir vakıf kurduk. Türk Dünyası Vakfıçerçevesinde şimdi bu işleri sürdürüyoruz.

AK Parti döneminde 12 milyar üzerinde yatırım alan ve Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı sayesinde de Türk dünyasında bilinir ve tanınır hale gelen Eskişehir’de, 77 dönümlük alana yaptırılan Dede Korkut Parkı ve Dede Korkut anıt duvarı ziyaretçilerin büyük beğenisini topluyor.

AK Parti iktidarında Eskişehir’e neler yapıldı? Geleceğe yönelik projeler nelerdir?

Eskişehir, AK Parti döneminde 12 milyar üzerinde yatırım aldı. Hızlı tren ilk olarak Ankara-Eskişehir arasında devreye girdi. Çok ciddi sağlık yatırımları yapıldı. Eskişehir Hastanesi kuruluyor. Burası bir sağlık külliyesi oluyor. İçinde 4 büyük hastane olacak. Ayrıca Eskişehir’e İleri Teknoloji Üniversitesi kurulacak. Daha çok ulaşım ve havacılık alanında eğitim verecek uluslararası bir üniveriste olacak.

‘’AK Parti’nin icraatları,Büykşehir’in hesabına yazıldı’’

Bu işlerin özünde esas Cumhurbaşkanımızın payı var. Daha öncesinde de burada herkesin Büyükşehir tarafından yapıldığını zannettiği ‘batçıklar’ var. Şehir trafiğini çok rahatlatan bu batçıklar da Kemal Unakıtan’ın eseridir. Kemal bey paranın patronu olarak Eskişehir’e çok hizmet etti. Hatta son belediye başkanlığı seçimlerini kaybettik Eskişehir’de. Bir arkadaş bana,“Bu seçimleri Kemal bey ve sizin yüzünüzden kaybettik. Kemal bey şehrin içinden geçen o batçıkların yapılmasını sağlamasıyla şehir trafiğinin felç olmasını önledi. Hâlbuki onlar olmasaydı şehir trafiği felç olacaktı ve belediyenin şehir trafiğini düzene koymada ne kadar yetersiz olduğu görülecekti.” dedi. “Benim ne kabahatim oldu?” diye sorduğumda arkadaş, “Siz de 2013 Türk Dünyası Başkenti’yle Eskişehir’e canlılık getirdiniz şehrin çehresini değiştirdiniz. Dolayısıyla Eskişehir’de her şey güllük gülistanlık oldu” cevabını verdi. Eskişehir’de böyle bir algı var. Bütün bu yapılanlar Büyükşehir Belediyesi’nin hesabına yazıldı son yerel seçimlerde.

Dershanelerin dönüşüm süreci ne aşamada? Dershaneler konusu tam olarak bitti mi?

Dershane dediğimiz kurum son 50 yılda dal budak saldı ve adeta bugün kullanılan anlamda söylemiyorum ‘paralel bir eğitim sistemi’ oluşturdu. ‘Dershane olmazsa olmaz, çok zaruridir’ algısı çok yaygınlaşmıştı.Şimdi bu dönüşüm süreci tüm bu illüzyonun dağılmasına, dershanelerin olmazsa olmaz bir kurum olmadığı, okuldaki başarının da pek ala liseye ve üniversiteye girişte belirleyici olduğu veliler tarafından anlaşılmasına vesile oldu. Dershaneler konusu çözüldü. 1 Eylül 2015 itibariyle dershanesiz bir hayat başlıyor.

Entelektüel birikimi, nezaketi ve nezafeti ile Türkiye’de hemen her kesimin saygı duyduğu Nabi Avcı, son bir aydır seçim bölgesi Eskişehir’de ilçe ilçe, sokak sokak, köy köy gezerek halkla birebir temas kuruyor.

AK Parti döneminde ne kadar öğretmen atandı? Şu anda ne kadar öğretmen ihtiyacı var? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçim beyannamesinde 350 bin öğretmen ataması vaadi bulunuyor, bu gerçekçi mi?

Şimdi Türkiye genelinde 900 bin civarında öğretmenimiz bulunuyor. Bunun 458 bini AK Parti döneminde atandı. Türkiye genelinde bir projeksiyon tuttuğumuzda, sınıfları 30’un altına düşürdüğümüzde, bütün okullarda tekli eğitime geçildiği takdirde toplam öğretmen ihtiyacımız 117 bin. Dolayısıyla hesap adamı Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin ne kadar gerçekçi olduğu görülüyor zaten. Bir de şu var, bu atayacağını söylediği 350 bin öğretmen adayının branşlarını bilmiyor. Ne kadar fizik, matematik öretmen adayı var? Neye göre görevlendireceksiniz? Bunların hesabını kitabını, analizini yapmadan kafadan öyle 350 binin hepsini alacağım demek, en başta o gençlerin hayalleriyle oynamaktır. Kılıçdaroğlu çoğu zaman konuyu hiç bilmeden konuşuyor. En son ‘organize sanayi bölgelerinde meslek teknik lisesi açacağım’ diyordu, biz 3 yıl önce açtık o okulları. 14 ilde 20 organize sanayi bölgesinde açılmış mesleki ve teknik lisemiz var. ‘Et Balık Kurumu’nu Et ve Süt Kurumu yapacağız’ demiş. Bu zaten yapıldı. Kılıçdaroğlu, Marmaray’ın altına tüp geçit yapacağız derse şaşırmayacağız.

CHP’nin eğitimde 1+8+4 modeli hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu eğitim modeli bugün öğrenci sayısı 1 milyonu bulmuş İmam Hatip liselerinin kapanması anlamına mı geliyor?

İHL üzerinden bakarsak bir daha 28 Şubat dönemine dönülmesi düşünülemez. Vaadi var, ancak gücü yeter mi yetmez. Yani farzı muhal iktidara gelse bile gücü yetmez. Çünkü ölçekler çok büyüdü. Çünkü 1 milyona yakın öğrenci, aileleri, böylesi büyük ölçekli bir yapıyı öyle başka bir şeye dönüştürmek kolay iş değil. Ayrıca 28 Şubatı yaşamış bu kitle artık buna kolay kolay izin vermez. Ama başka alanlarda ekonomide, Türkiye yeniden karanlık bir girdaba sokulabilir mi? Gayret o yönde var. Allah muhafaza yani ben onun için hep şunu söylüyorum. Türkiye’ye istikrarlı bir 10 yıl daha lazım. Bütün bu kazanımlar daha da kökleşsin, yerleşsin. Kolay kolay hiç kimsenin oynayamayacağı bir sağlamlığa ulaşsın. Milletin feraseti bu ihtiyacı karşılayacak diye düşünüyorum.

Şimdi 1+8+4 CHP eğitim modeli, 28 Şubat’ın güncellenmiş hali. Kemal Kılıçdaroğlu’na, İHL’lerin kapanacağı söylendiği zaman ‘hiç aklımıza bu gelmemişti’ diyor. PekiİHL’nin ortaokul kısmını bu 8 yılın neresine yerleştireceksin. Ayrıca, Kemal KılıçdaroğluİHL’lerin ne tür okullar olduğunu bilmiyor. Buraları hala Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görev alabilecek nitelikte din görevlisi yetiştirecek okullar sanıyor.

Siz 28 Şubat’ı yaşamış görmüş birisiniz. O zamanlar bugünleri hayal ediyor muydunuz?

Türkiye pek çok alanda daha önce hiçbirimizin hayal etmediği noktalara geldi. Eskişehir’de Kürt vatandaşlarımızın çoğunlukta olduğu bir Kürt köyünü ziyaret ettik. Masalarında AK Parti’nin hazırladığı Kürtçe seçim propaganda kitapçıkları vardı. Oradaki gençlere de söyledim eskiden bunlardan bir sayfa cebinizde yakalandığı zaman hayatınız kayıyordu. Şimdi iktidar partisinin seçim propagandası olarak masanızın üzerinde duruyor.

28 Şubat’ta eğitimde öncelikli hedefİHL’lerdi, ancak bütün mesleki liseleri perişan ettiler. Meslek liselerinin önüne katsayı engeli koydular. Halbuki aileler meslek liselerinde çocuğu hem meslek öğrensin şartları elveriyorsa da üniversiteye gitsin diyordu. Sen üniversiteye gitme şansını engellersen aileler oraya çocuğunu göndermez. Nitekim böyle de oldu.

Kılık kıyafet yasağıyla da ayrıca bir darbe vuruldu. Onun için diyorum, 1+8+4 şeklinde seçim beyannamesine yazılan bu eğitim modeli onların içindeki o özlemin hala dinmediğini,fırsat bulurlarsa maazallah pekâlâ aynı şeyleri yaşatmak istediklerini gösteren emarelerdir. Onun için 7 Haziran çok önemli. Aynı hassasiyetleri paylaştığını söyleyen Saadet Partili arkadaşlar için söylüyorum, bunları görmezden gelerek bu koroya katılmalarını çok kırıcı buluyorum. Aynı şeyi MHP, CHP tabanındaki makul mütedeyyin insanlar için de söyleyebilirim. Aynı uyarıyı HDP’nin içindeki mütedeyyin Kürt vatandaşlarımıza da yapmak istiyorum.

Gezi olayları sırasında siz ‘toz bulutu dağıldığında her şey net olarak görülecek’ demiştiniz. Şimdi de bu seçim sürecinde böyle bir toz bulutu var mı?

Sadece mütedeyyin insanların değil, en geniş kapsamıyla Türkiye’nin daha iyi yerlere gelmesini isteyenlerin bu oyunu fark etmeleri gerektiğini diliyorum. Büyük ölçüde de fark ettikleri kanısındayım. Onun için 7 Haziran hepimiz için gerçekten ilginç bir sınav olacak. İnşallah Türkiye seçmeni bu sınavdan alnının akıyla geçecektir diye ümit ediyorum.

Partinin bir vicdanı olarak görülüyorsunuz. Ayrıca eskiden isminizden çok ‘’Molla Kasım’’ olarak biliniyordunuz. Kabinede de‘’Molla Kasım’’ oldunuz mu?

Bazı şeyler vardır ki konuşulduğu yerde daha değerli olur. ‘Ben ona öyle dedim, bu bana böyle dedi’ üslubuna girdiğiniz zaman şık olmaz ve yakışıklı da olmaz. Her şey yerinde ve zamanında daha iyi olur. Onun için tabi kabinede de başka yerlerde de herkes kendince doğru bildiklerini belli bir üslup içerisinde dile getirmek zorunluluğundadır. Allah sağlık verdiği müddetçe yapmaya devam edeceğiz, işimiz bu.