Millî Eğitim Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’in konuşma yaptığı sırada muhalefet milletvekilleri, Bakanlığın cemaatlerle protokol yaptığı, bu protokollerin laik devlet ve laik eğitim ilkesine aykırı olduğu, tekke ve zaviyelerin kapatıldığı bu protokollerle Atatürk devrimlerine aykırı hareket edildiği üzerinden eleştiriler yaptılar.

Domakrat Parti’nin iktidara geldiği 1950 yılından beri Anadolu insanının üzerinde Demokles’in kılıcına dönen bu suçlamalar, 2023 yılının son günlerinde birileri tarafından tekrar gündeme getirildi. Yani cumhuriyeti kendilerinin kurduğunu zanneden, toplumu anlamaya çalışmayan, “köle” olan bu millete özgürlüğü kendilerinin getirdiğini sanan bir anlayış azınlıkta da olsa hâlâ varlığını sürdürmektedir.

Protokollerin özeti

Millî Eğitim Bakanlığı kendi belirlediği müfredat konusunda hiçbir STK ve başkaca kurumdan destek almamaktadır. MEB bünyesinde 1 milyon 100 bin öğretmen, eğitim öğretim faaliyeti yürütmektedir. Bunun yanında bazı ihtisas alanlarında İçişleri Bakanlığı’nın denetimi ve izni sonucunda tüzel kişiliğe sahip olan sivil toplum kuruluşları, alanları ile ilgili çalışmalar yapmaktadırlar.

STK’lar kendi alanları ile ilgili konferanslar, söyleşiler yapma talebi ile Millî Eğitim Bakanlığı’na başvurmaktadırlar. Bakanlık, incelemeler yaptıktan sonra uygun olan taleplere izin vermekte ve okulların eğitim sürecini aksatmamak kaydıyla STK’lar okul idaresinin uygun göreceği saatte ve kapsamda seminerler, konferanslar uygulamaktadır. Bu çalışmalara katılım zorunlu değil fakat genellikle okul idaresinin uygun gördüğü öğrenci grubuna bu çalışmalar yapılmaktadır.

Hangi STK’larla protokol yapılmıştır?

Bakanlık; başta Kızılay, Yeşilay, UNICEF, üniversiteler, spor kulüpleri, sanatçı ve yazar kuruluşları, mühendislik örgütleri, odalar, OSB yönetimleri, sosyal içerikli faaliyet yürüten vakıf ve dernekler Millî Eğitim Bakanlığı’nın protokol yaptığı kuruluşlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Burada ülkenin sözde sahipleri, fildişi kule sakinlerinin itirazı şu; MEB, neden Türklük ve İslamiyet eksenli faaliyet yürüten STK’larla protokol imzalamaktadır? Daha açık ifadeyle MEB neden İlim Yayma Cemiyeti, Türkiye Gençlik Vakfı, Millî Türk Talebe Birliği, Ülkü Ocakları ile protokol imzalamaktadır?

İtirazlar neden yapılmaktadır?

Fildişi kule sakinleri, kaynağını Türklük ve İslamiyet’ten alan tüm çalışmaları gerici, irticacı, cemaatçi, yobaz, laiklik ilkesine uymayan ve makbul olmayan çalışmalar olarak görmektedir.

Onlara göre STK sadece Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, sol örgütler, devrimci vakıflar, komünist kurumlar olarak görülmektedir.

Türkiye, 2 bin yıl Türklük tarihi, bin yıl Türk ve İslam birlikteliğinden oluşan Osmanlı tarihi olan bir ülkedir. Bu 3 bin yıllık tarihin üzerine fakat tüm Türk İslam medeniyeti deneyimlerinin üzerine Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur.

Fildişi kule sakinleri, genç cumhuriyetimizin Türklük ve İslam tasavvurundan bağımsız inşa edildiği yanılgısıyla bir uykunun ve hayalin peşinde yol almaktadırlar. Fakat bu millet cumhuriyetten, Atatürk’ten, Abdulhamit Han’dan, Fatih’ten, Oğuz Kağan’dan, Mevlâna’dan, Yunus Emre’den ve Hacı Bektaş’tan vazgeçmeyecektir.

Bir de unutulmamalıdır ki eğitim bakanlığımızın ilk sözcüğü “millî”dir…