Boynundan yaralanmış boyu kadar köpeği kucaklayarak tedavi ettirmek için devlet hastanesinin acil servisine götüren 9 yaşındaki Yozgatlı Ömer Faruk Yıldırım’ın hayvan severlerin iltifatlarına mazhar olmasını bekledik.

Ama olmadı.

Neden mi olmadı?

Sebebi şu:

İlkokul 3. sınıf öğrencisi Ömer Faruk Yıldırım, bu davranışının basına yansımasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne davet edildi.

Bitmedi, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ömer Faruk’un ailesinin banka borcunu ödedi.

Yetmedi, Erdoğan, Ömer Faruk’a ‘terrier’ cinsi bir köpek hediye etti.

Daha ne olsun.

Siz hayvan hakları savunucusu olsanız bu çocuğu takdir eder misiniz?

Etmezsiniz, etmemelisiniz.

Bir diktatör tarafından, yaralı köpeği tedavi ettirmeye çalıştığı için iltifat gören, ödüllendirilen bu çocuğun yok kabul edilmesi için bütün şartlar oluşmuş demektir.

Sen Külliye’ye git, bir de köpek hediye al, olacak şey mi bu?

Hiç mi siyasetçilerimizden örnek almıyorsun a çocuk!

Davet edilir edilmez “Külliye’ye gitmem” diye ayak direseydin kahraman ilan edilirdin.

Heykelini dikerlerdi heykelini!

Bak, kaçırdın fırsatı!

Ara sıra takip ettiğim çok güzel kedi resimleri, videoları paylaşan bir Facebook sayfası var.

Sayfaya anarşistlerin logosuna kulak, burun, bıyık, göz çizerek kediye benzettikleri bir resmi koymuşlar; olmuş ‘anarşist kedi’.

1 Kasım seçim sonuçlarının hemen ardından:

“Karanlık Dünyada ampulün değil, bilimin mum Işığı’nda aydınlanmayı hayal ettik, ama gene karanlıktan çıkamadık… Geçmiş olsun Türkiye…” şeklinde Carl Sagan soslu bir yazı paylaştılar..

Yazıya yorum gelmiş:

“Ağacı sevmezler, kadını sevmezler, çocukları sevmezler, hayvanları sevmezler işimiz zor pisiciğim.”

9 yaşındaki Ömer Faruk’un (ismi de mübarek) yüreğindeki hayvan sevgisine ve Cumhurbaşkanı’nın bu sevgiye gösterdiği hassasiyete ve iltifata ulaşabilir mi bu yapmacık, göstermelik ağaç, insan hayvan sevgisi.

Cumhurbaşkanı’mızın gösterdiği bu hassas davranışı neden bir başka liderden göremedik?

Görseydik mesela Kılıçdaroğlu’ndan, ortalığı nasıl bir nümayişle ayağa kaldırdıklarını izlerdik haftalarca.. (Şero’ya da sevgiler bu aradaJ)

Sevgi hassas mevzuu.

Biraz fazla oy alabilmek için ortalığı yakıp yıkan, katliamlar yaparak ölenleri tebessümle seyredenler anlamazlar bu mevzudan.

Anlarmış gibi yaparlar.

İnsan ya da hayvan, hepsi ‘Yaratan’dan ötürü’ sevilir.

İnsan sevgisinin ufku da alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz’dir..

Cümle sevginin kaynağı da O’dur.

O’nun sevdiğini sever, sevmediğinden nefret ederiz.

O’nun insan ve dahi hayvan sevgisine hiçbir beşer ulaşamaz.

Yavrularını emziren anne kediyi rahatsız etmemek için ordusunun yolunu değiştirmiştir mesela.

Kucağında uyuyan kedinin uykusunu bölmemek için de elbisesini keserek kalkmıştır.

Biz iyiyi, doğruyu, güzeli Peygamber’den (SAV) öğreniriz.

Üstad’ın çerçevelemesiyle;

“İlk insan ilk peygamberdir. Peygamberler olmasaydı taş üstüne taş konamazdı. İnsana doğruyu ve doğru düşünmeyi de öğreten Peygamberlerdir..”

Bir de şu: “İslam zıt kutuplar arası muvazenenin üstün nizamıdır.”

Bütün ‘izm’ler kendi gerçek hakikatlerine İslam’da erebilirler.

Erdiklerinde de kendilerinden herhangi bir renk ve koku kalmaz.

İnsan sevgisinden yola çıkarak dünyaya nizam vermeyi hedefleyen ve sonra ifrat ve tefrite kayarak ne için yola çıktıklarını unutan bütün beşeri düşünceler kendilerini buna göre hesaba çekmeliler.

Çünkü her iyinin, doğrunun ve güzelin telifi İslam’da…

İlk Peygamberden son Peygamber’e kadar hepsi ümmetine İslam’dan başka bir şey öğretmemiştir.

Vesselam…