Rusya’nın enerji ambargosunun sıkılaşması sonrası başta Almanya ve Fransa’dakiler olmak üzere, AB’nin dev firmaları ardı ardına konkordato ilanına ve faaliyetlerini durdurmaya başladılar. Hızla değer kaybeden avro, enerji sıkıntıları, tarım isyanları derken üstüne bir de Avrupa’nın en güçlü siyasi figürlerinden olan Kraliçe’nin tam da hükümet değişimi sonrası böylesine bir buhran esnasında ölümü yaşlı kıtadaki zoraki birlikteliğin çözülmesi ve Avrupa’da çok başlılığın ortaya çıkış sürecini daha da hızlandıracak gibi gözüküyor.

Batı’da bunlar olurken doğuda ise Hindistan’ın iklim şartları nedeniyle halkını beslemekte müşküle düştüğü bir dönemde İngiltere’yi geride bırakarak dünyanın beşinci büyük ekonomisi olması, Çin ekonomisinin (sanayiden sonraki lokomotifi olan gayrimenkul piyasasındaki durgunluğun da ciddi etkisiyle) büyümesindeki yavaşlamalar ve yerel/bölgesel dahi olsa çok sayıda bankasının batması, Endonezya’da zamlar nedeniyle halkın sokağa inmesi, Tayvan Krizi’nin olumsuz etkileri, Japon ekonomisinin patlamaya hazır bir borç bombası haline gelmesi...

Tüm bunlar dünyanın çok büyük bir doğum için yaşadığı sancıların belirtileri olarak karşımıza çıkıyor. Tam da böyle bir dönemde Türkiye, özellikle Rusya ile kurduğu iletişim sayesinde takdirleri ve ilgileri üstüne çeken, ekonomisindeki arızalara rağmen istisnasız tüm dünyadan pozitif ayrışan, yepyeni paradigamalar üzerine güçlü bir imaj inşaa eden bir ülke olarak yüzyılın en büyük satranç oyununda doğru hamleler ile önünü açmaya devam ediyor.

Türkiye’yi özellikle İngiltere ve ABD üzerinden akmaya başlayan Suudi ve Körfez sermayesinin yanında Rusya kaynaklı paraların tüm dünya borsaları kan ağlarken Borsa İstanbul’u rekordan rekora taşıması diğer küresel oyuncuların canını fena halde sıkıyor.

Böyle bir dönemde canı en fena halde sıkılan hiç kuşkusuz, rezerv paranın ve dünyanın bir numaralı ekonomisi olmanın ayrıcalıkları birkaç yıl içinde kaybetmek üzere olan Amerika Birleşik Devletleri...

Asya ekonomilerini yavaşlatma adına elinden gelen herşeyi sırasıyla tehdit, yıpratma, ambargo ve hatta vekalet savaşları ile denemeye çalışması çok normal.

Fakat bu kadar çok cephede Avrupa ve Japonya gibi güçsüz müttefiklerle zafer kazanması imkansız. Yine de süreci uzatmak adına hamlelerini gerçekleştirmeye devam ediyor ve edecek.

Özellikle Rusya’dan, Körfez ülkelerinden ve Tayvan’dan sanayi ile finans konulu için yatırımlar için Türkiye’ye ciddi teveccühün başladığı böyle bir dönemde süreci en iyi şekilde değerlendirmek adına yapmamız gereken iki maddede sayabileceğim ivedi hamleler var. Bunlarla Türkiye’nin yıldızının çok daha fazla parlayacağına inanıyorum.

1)Önümüzdeki 10 yıl için çok iyi mühendisler ve yazılımcılar yetiştirmeli, dünya standartların üzerinde bir eğitim almaları sağlanmalı ve bu gençlere hem eğitimleri hem de eğitim hayatı sonrası her türlü maddi imkan sağlanmalı (stratejik ihtiyaçlarımızın temini için kendi şirketini kuracak olanlara ciddi sermaye desteği yapılmalı)

2) Yeni yeni hayatımıza girmeye başlayan Ortaklık Paylı Kitle Fonlama Platformları'na ciddi derecede sermaye desteği verilmeli, hukuki zeminleri güçlendirilmeli, reklam yasakları kaldırılmalı, bankalara, sermaye kuruluşlarına, aracı kurumlara, portföy yönetim şirketlerine ve her türlü fon kuruluşuna bu platformlara yatırım kanalı açma ve bizzat yatırım yapma zorunluluğu getirilmeli, bu konuda ilgili kuruluşlara avantajlı teşvikler yapılmalı, her türlü devlet desteği ile sistemin tüm halkı kapsayacak şekilde genişletilmesi ve oluşacak fon gücü ile stratejik ihtiyaçlarımıza ilişkin sektörlerdeki start uplara destek verilmesi sağlanmalı.