Osmanlı’nın ardından bir türlü huzuru ve barışı bulamayan Balkanlar, eski komünist rejimlerin (Yugoslavya, Enver Hoca’nın Arnavutluğu…) 1990’lı yıllarda yıkılmasıyla birlikte yeni güç dengelerinin arasında kaldı. Balkan ülkeleri olarak bahsettiğimiz Bosna Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Karadağ,Arnavutluk ve Bulgaristan gibi ülkeler, AB (Almanya-Avusturya), ABD ve Rusya’nın satranç oyununu aratmayan ilginç oyunlarına sahne oluyor.
Rusya, geleneksel ‘’Ortodoksluk’’ bağlarıyla bölgedeki Sırp, Karadağ ve Makedon halklarıyla geçmişteki bağlarını, son yıllarda enerji ve banka gibi modern çağın silahlarıyla canlandırmak istiyor. Osmanlı’nın ardından bölgenin patronluğunu yapan Almanya ve Avusturya ise AB kozuyla bölge ülkelerini hizaya sokmanın ve Türkiye karşıtlığının bayraktarlığını yapmasıyla dikkati çekiyor. ‘’Dünyanın jandarması’’ konumundaki ABD ise bir taraftan bölgenin küçük ülkelerinin başkentlerine adeta ‘’kale’’ gibi büyükelçilikler inşa ederek ‘’kibrini’’ gösterme ve ‘’bensiz hiçbir şey’’ olmazın derdinde…
Büyük güçler, kibir, çıkar, menfaat derdinde oyunlarını kurup, sahne alırken, Türkiye son 10 yılda uyguladığı içten ve samimi politikasıyla farkındalığını her anlamda ortaya koyuyor. Artık bu büyük güçler her ne yaparsa yapsın,Türkiye’siz bir Balkan politikasının hayata geçmeyeceğinin farkındalar.
Türkiye bölgenin önemli Müslüman nüfusunun ve Evladı-ı Fatihan’ınhem hamisi, hem lideri…Türkiye’nin Balkanlar’da TİKA aracılığıyla bir taraftan ecdat yadigarı eserleri ayağa kaldırması ve diğer taraftan bölge halklarının tamamını kuşatacak sosyal projeleri hayata geçirmesi bu bölgenin mührünün hala kendi elinde olduğunun en iyi kanıtıdır.
Biz Balkanlar’ı kaybettiğimiz zaman herhangi bir toprak kaybetmedik. Bir vatan kaybettik. Bu vatana duyulan özlemin ateşi hiçbir zaman yüreğimizden yok olmadı. Bu vatanın inşası yeniden bizlerin elinde. Bunu da gerçekleştirecek olan Yesevi’nin, Sarı Saltuk’ların ‘’edebi ve terbiyesiyle’’ yaptığı işin ne anlama geldiğinin bilincinde olan bölgedeki kadrolardır.
Her Balkan Müslümanı’nın evinin başköşesinde büyük boy resmi bulunan ‘’Recep Tayyip Erdoğan’’ın liderliğine yakışan kadrolar ve iş adamlarının akıllı yatırımlarıyla Balkanlar’daki güç savaşlarının kazananı elbette Türkiye olacaktır.
Üsküplü bir Türk’ün dediği gibi ‘’Türkiye nezle olsa biz verem oluyoruz’’… O nedenle taşıdığımız misyonun farkında olarak, hamaset yapmadan bu bölgeyle tekrar kucaklaşmak zorundayız.
Çünkü Balkanlar bizim için herhangi bir coğrafya değil, Yahya Kemal’in dediği gibi “Bir Türk’ün gönlünde nehir varsa Tuna’dır, dağ varsa Balkan’dır…”