İslâmiyet, ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem’in (as) kullara tebliğ ettiği Tevhid dini ile sonrasında gelen bütün semavî dinlerin devamı, sonuncusu ve en mükemmelidir. Nitekim İslâm öncesindeki semavî dinler esasta bir olmasına rağmen zamanla belirli değişikliklere maruz kalarak bozulduklarından dolayı milâdî 610 yılının Ramazan ayında Cebrâil (as), o sırada Hira mağarasında bulunan Resûlullah’a (sav) Peygamberlik görevini tebliğ etmiş böylece Resûlullah (sav), Allah Teâlâ tarafından en son ve en büyük yol gösterici olarak görevlendirilmiştir. Haliyle de kullara bundan sonra başka hiçbir din gönderilmeyecek ve İslâm’ın hükmü Allah Teâlâ’nın buyurduğu zamana kadar yürürlükte kalmaya devam edecektir.

Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur. (Âl-i İmrân Suresi, 19. Ayet)

Kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır. (Âl-i İmrân Suresi, 85. Ayet)

…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim… (Mâide Suresi, 3. Ayet)

İslâm dini, semavî dinlerin en son ve en mükemmeli olduğu gibi aynı zamanda bütün kulların dinidir. Yani diğer semavî dinler belirli bir kavme gönderilmişken İslâmiyet bütün insanlığa gönderilmiştir.

De ki: “Ey insanlar! Gerçekten ben göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın hepinize gönderdiği elçisiyim. O’ndan başka tanrı yoktur. O hayat verir ve öldürür. Öyleyse Allah’a ve ümmî peygamber olan resulüne -ki o Allah’a ve O’nun sözlerine inanır- iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A'râf Suresi, 158. Ayet)

A'râf Suresi’nin 158. ayeti Peygamber Efendimiz’ih (sav) risâletinin yalnızca Arap milletini değil bütün insanlığı içine aldığının en kesin delillerinden bir tanesidir. Nitekim bu gerçekliğe Sebe' Suresi’nin 28. ayetinin kapsamında da değinilmektedir. Ayrıca A'râf Suresi’nin 158. ayetinin Mekke’de indirilmesi, Resûlullah’un (sav) henüz o dönemde evrensel bir  risâlet ile şereflendirildiği hususunda bilgilendirildiğinin kanıtı olduğu gibi bazı yahudilerin Resûlullah’ın (sav) peygamberliği hakkında söylediği “O sadece Araplar’ın peygamberidir, yahudilerin değil” iddialarını da reddetmektedir. Enbiyâ Suresi’nin 107. ayeti de bu gerçekliğe bir başka delildir.

Biz seni sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak bütün insanlara gönderdik; fakat insanların çoğu bunu anlamıyorlar. (Sebe' Suresi, 28. Ayet)

Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiyâ Suresi, 107. Ayet)

Son olarak İslam’ın Kur’an-ı Kerîm’de bahsedilen bütün hükümlerinin genel çerçevesini yansıtan değişmeyen esasları vardır. Nitekim Asr Suresi, Kur’ân-ı Kerîm’in en kısa surelerinden bir tanesi olmasına rağmen Kur’an-ı Kerîm’de bahsedilen tüm esasların özü sayılabilecek derecede anlam zenginliği taşımaktadır. Asr Suresi’nin üstünden Kur’an-ı Kerîm’de bahsedilen bütün esasların yani İslâm’ın bütün hükümlerinin genel çerçevesine İnşAllah gelecek haftaki yazımda değineceğim.