Almışım elime çekirdek torbasını olayları çitliyorum. Rüyamda Saadet Partisi’ne seçim sloganı yazıyordum şöyle ki; “Herşey yarım yamalak, yetiş Mustafa Kamalak”. Kahkaha dürtüsüyle uyandıktan sonra ikinci dalışta eski sevgilinizden oy isteyin diyen Demirtaş’ı yeni sevgilisi paralellerle yakalıyorum. Herkes bir seferliğine rüyasında magazin muhabiri olabiliyor galiba. Neyse bunun üzerine, “Allah sizi bir sandıkta kocatmasın, zaten halk sizi boşar, falan diyorum. Demirtaş da,“Derin flört tez ayrılık getirir” türküsüyle sazın şarjörünü boşaltıyor. Halka riya yapanların bir rüyada toplanmasının hikmetini yine rüya değil riya tabircileri açıklasın. Beni aşıyor. Bir DemirTAŞLA,iki kuşun bile vurulamayacağı gerçeğiyle yüzleşemeyen başarısız nişancılara, şöyle köpüğü üzerinde hızlandırılmış zafer yazısı yazdım. Afiyetle oku evladım.

Mursi’nin idam ipini iktidara uzatan sefil medya sahipleri de okusun, çiçek çocukların ağzına çaput bağlayıp eşkıyalıkla oy kesen kaynakçı Demirtaş da kudursun. Kaynakçı diyorum bulduğu her muhalif kaportacıya kaynayan adamdan bir şey olmaz sadece buhar olur. Seçim sonrası makarna partisi yapıp fiyonklu olanları bunlara mı yedirmeli bilmiyorum. Zafer inananların olacak demeyi o kadar seviyorum ki. Ki Allah diyor.

Ey! Kurduğu tuzağın borazancısı, çakallığı kefenlenmiş hilekâr sürü!

Ey! Yerde mayın döşeyip göğün rahmetini unutan toy vicdan sahipleri! Ey! Devirdiğini zanneden kinden kaleciler, kursağınızda kalan heves leşini nereye gömdünüz? Nereye kaçıyorsunuz? Bak bu zafer, bu da attığınız ok! Zafer kimin elinde ok kimin cebinde paslandı!

Demedim mi sana yiğidin tokadı suratını değil kalbini acıtır! Demedim mi sana, sen dalga geçersin, Allah deniz yağdırır! Demedim mi sana, sen küçümsersin lakin Allah kibrini ufalar, nefretin ayazda kalır! Demedim mi sana, uğruna öleceğin bir davan yoksa kelle pazarında yoksul kalırsın! Demedim mi sana, eğilmeyeni bükmeye çalışma! Demedim mi sana, o çok güvendiğin dağlar hüsrana terfi!

Demedim mi sana, bu bağda üzüm şerefli ağızlara ilham, sana çöptür! Demedim mi sana, hamuru çamurla yoğurma bir gün eline sıvadığına muhtaç kalırsın! Demedim mi sana, zafer secdesiyle bahar hicretiyle gelir yerleştiğini zannedersin lakin adamlıktan göçmek zorunda kalırsın.

Dedim! Onlar, senin cahilinse şereftir! Onlar, inşirahı sıktılar senin tuzaklarına! Onlar, şükür secdesine alın koydular, sense ihtirasa kafa yordun!

Anladın mı şimdi, kaset işleri kesat! Şimdi uğradığın hezimeti montajla kes yapıştır, eğlen yaptıklarınla, bul kendine bir tenha vur dizlerine karşılıklı ağlaşın, ok çöplüğünü karşılıksız paylaşın!

Küçük gördün lakin büyüklüğünü Allah gösterdi! Alay ettin alayınız da fani! Ağız büktün lakin bükemediğin bileği de öptürdüler sana! Sesini kıstın lakin hak kendini gürletti. Kömürcü dedin lakin zafer ateşi ilk senin elini yaktı! Biz makarnayı yedik lakin zafer sonrası senin de bir bardak soğuk su içtiğini gördük ya! Oy oy oy! 8 dakika pişirme süresine kurban olduğum makarnayı senin süresiz pişkinliğine nazır yemenin keyfine diyecek sözün var mı?

Rabbim sana ettiğimiz şükür secdesini paraleli olmayan cemaatle sonlandırmayı nasip ettin! Rabbim onlar kuyu kazdı lakin sen biz Yusuf’la müjdeledin! Onlar asayı çaldı lakin sen bir Musa niyazını zaferle inlettin! Onlar kaçıyorlar lakin sen bizi şükürde sabitledin!

Şimdi o aşkla şevkle yayınladığın kasetleri geriye sar ve dinle! Masal bitti gökten üç zafer düştü biri tele kulağının tüneline, diğeri kamyon kasasına ve ucuz reyting samanına, biri de başarısız fitne kulesine… Biz çıkalım kerevetine…