Şu Batı kaynaklı politika çok garip…

Hiçbir erdemi, vefası, dürüstlüğü olmadığı gibi, var olanları da dejenerasyona uğratıyor…

Eskinin “yeni” diye sunulduğu politik ifadeler, geçmişi iyi takip edenlerin dikkatlerinden kaçmıyor…

Madem kafanızda faklı planlarınız var, o vakit boğazınızı yırtarcasına “vefa” ya da “erdem” demeyeceksiniz…

Asıl erdem, kafanızda olanı mertçe ortaya koymaktır…

O gün pahalıya geleceğini düşündüğünüz için erdemli olanı değil de, çıkarlarınıza göre olanı tercih ettiğiniz, bugün çok daha net olarak ortadadır…

Eski duruşa “yeni” kılıfı giydirmekle hiçbir şeyi gerçekte yenileyemezsiniz…

Sloganlarla, süslü akademik cümlelerle geçmişe manevra yaptıramazsınız…

Ak Parti adına aldığınız sorumlulukları, ayrıldıktan sonra devrederek siyasi hayatınızı sıfır kilometreye çekemezsiniz…

Sayın Davutoğlu; Ak Parti içerisindeki ilk tefrikanın –“Hocacı, Reisçi” cepheleşmesiyle- sizin Başbakanlığınız döneminde ortaya çıktığını inkâr edebilir misiniz?

İşin gerçeği bu iken neden üst perdeden bir “vefa” vurgusu yaparak riyakârlığı seçtiniz ve Ak Parti içinde ama Ak Parti’ye karşı bir siyaseti benimsediniz?

Ak Parti teşkilatına mensup insanları, “Ak Parti adına” toplantılara çağırıp, kendi kurmak istediğiniz partinin propagandasını yapma erdemsizliğini sergileyen de siz değil miydiniz?

“Gelecek” diyerek ortaya çıkanların durduğu yeri tespit etmek için bu bile tek başına yeterli değil mi?

Bunun bizim siyasi tarihimizde ve değerler anlayışımızda ne anlam ifade ettiği çok açıktır…

Bir hareketin içerisinde ve onlardanmış gibi görünüp ama onları yıkmak için çalışmak, sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın hiçbir yerinde kabul edilebilir bir durum değildir…

“Otoriter” dediğiniz Erdoğan sadece bu tahammülü dolayısıyla bile takdiri hak etmiyor mu?

Oysa sizin çıkışınız, “Gelecek” isminden çok bir “ego hareketi” tanımlamasını işte bu tavrı ile hak ediyor…

Bir hareketin, bir tane lideri olur…

İsteseniz de istemeseniz de “Erdoğan Dönemi” içerisinde kalacak ve asla onun üzerine çıkamayacaksınız…

Bir lider zorlama yöntemlerin ürünü olamaz…

Bunun en sağlam delili tarihteki örneklerdir…

Tıpkı Adnan Menderes Dönemi içerisinde kalan Celal Bayar, Fuat Köprülü gibi ve yine Özal Döneminin de kalan Mesut Yılmaz gibi…

İşte işin gerçeği de budur…

Keşke bu tarihsel gerçekle yüzleşebilselerdi…

Erdoğan ile yürümek zorunda elbette değiller; fakat en erdemli olanı ve vefaya en yakışanı ona karşı da yürümemek olurdu kanaatimce…

Bu toprakların siyaset ahlakı da bunu gerektirirdi…

Yapılanın ne olduğunu görmek istiyorlarsa salyalarını akıtarak, müstehzi ifadelerle konuşanlara bakmaları yeterlidir…

Bu bölmenin “Gelecek” ve gelenek adına kaybı net, kazancı ise kocaman bir muammadır…