Bireylere fayda sağlayamak adına gerçekleştirilenmal ve hizmet üretimi sistematiğinde fiziki ve zihni olarak harcananinsan çabasını yansıtan üretim faktörünü emek olarak adlandırıyoruz. Bu tanımlama bağlamında bir ekonomide var olan emek kapasitesini ise, 15-64 yaş arasında bulunan ve geçimini sürdürebilmek adına ücret-maaş geliri elde eden kimseler olarak tarif ediyoruz. Aksine bireyler, şayet başkası adına çalışmıyorlarsa yapılan bu tanımlama kapsamında yer almayacak, üretimin risk ve belirsizliğini üstlenen kişiler yani müteşebbis olarak tarif edileceklerdir.

Herşeyden önce emek, işçi bireyin bizzat kendisine bağlı bir unsurdur. Yani bir üretim faktörü olarak emeği, bireyin karakterinden, sosyal yaşamından ve sosyolojisinin ruh halinden ayrı düşünebilmemiz mümkün değildir. Emeğin, işçi birey ile birlikte ayrılmaz bir üretim faktörü olması beraberinde işçinin çalışamadığı dönemlerdeki çabalarını biriktirebilmesinin söz konusu olmaması durumunu getirir.

İşçinin emeğini satamaması halini ifade eden ve iktisadi olduğu kadar toplum sosyolojisini etkileyen sorunların ortaya çıkmasına da sebep olan işsizlik probleminin temelinde işte bu gerçeklik yatmaktadır.Yine emek, bireye bağlı olduğu için bölgeler ve sektörler arasındaki emek akışkanlığı da oldukça azdır.

İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. (Necm Suresi, 39. Ayet) Necm Suresi’nin bu ayetinden hem kainatın ihya ve inşa görevlerini yüklenen insanın üretim gücünü ifade eden emeğe atfedilen önemin çok büyük olduğunu hem de insanın emek gücü üzerinden üretim mekanizmasına katkı sağlamasının yanibireyin gerek kendisi gerek ailesinin yaşamını sürdürebilmesi adına gelir elde etmesinin farz olduğu sonucuna ulaşıyoruz. Zaten bu zaruriyetin şahsi olduğu kadar sosyal boyutu olduğunu da sizlere hatırlatmak isterim.

Üretim faktörü olarak emeğe atfedilen önem çok büyüktür zira Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav); bireyin çalışmasını, üretim faaliyetlerine katılmasını ve böylece ailesini geçindirmesini Rabbimizin yolunda cihat etme yahut gündüzleyin oruç ve geceleyin namaz ile geçirmek ile eşit kabul etmiştir. (Buhârî, Nefekât, 1.) Emeğe atfedilen bu önem bizi, emeğin farz ibadet boyutuna götürmektedir ki, nitekim çalışabilecek durumda olan kimselerin dilencilik yapması kesinlikle yasaklanmış, en olumsuz koşullar altında istihdam edilmek bile başkalarına yük olmaktan üstün tutulmuştur.

Farz bir amel olarak bireyin çalışmasınıncemiyetin geneli açısından da irdelenmesi gerekir çünkü insanlara fayda sağlayan bir işte çalışan bireyin (farz-ı kifaye) bu görevini yerine getirmemesi durumunda oluşacak sosyal zarardan tüm toplum mesul olacaktır.

Aslında buraya kadar değindiklerim bize, bir üretim faktörü olarak emeğe dair yaptığım dar tanımlamadan ziyade emeği daha geniş bir tuvalin üzerine resmedebilme imkanı tanır. Dar anlamıyla emeği yalnızca bir üretim faktörü olarak tarif edilebilirken, geniş anlamı üzerinden, insanlara fayda sağlayan ve maddi yönü ağır basan ahlaki ve manevi çabalar bütünü olara tarif edebiliriz. Bu özelliğinden dolayı bir diğer üretim faktörü olan sermaye ile de birbirini her zaman tamamlar.

Kur’an'a bakmak gözün nasibi, dinlemek kulağın nasibi, ezberlemek kalbin nasibi, tefekkür etmek aklın nasibi, yaşamak ise Müminlerin nasibi. Kurban Bayramınız Mübarek Olsun.