Kelimelerimizin ve kavramlarımızın üzerinde zıp zıp zıplıyorlar.

Üzerinden bir silindir gibi geçiyor, damıttıkları iksiri kendi dünya görüşleri, ‘yaşam biçimleri’ni idame ettirmek için kullanıyorlar.

Bize posası kalıyor.

Derdimizi kimseye anlatamıyoruz.

Ne milliyetçilere, ne muhafazakârlara, ne mukaddesatçılara, ne dindarlara, ne İslamcılara…

Öğretmen ‘yadsınamaz’ kelimesini cümle içinde kullanmalarını ister öğrencilerinden.

Gelen cevaplardan birisi;

“Havalar çok soğuduğu için dedem yatsınamazını evde kılıyor”

Bir televizyon dizisinde anne, oğlu ile arkadaşına nasihat ediyor;

“Umursamayın, şey olun biraz, neydi havalı, neydi, kuul. Kuul olun yavrum, kuul olun evladım…”

Sadece bu kısmı televizyona bakmadan dinlerseniz annenin oğlu ile arkadaşına ‘Allah’a kul olun’ nasihati verdiğini sanabilirsiniz.

Hâlbuki kadın İngilizce ‘cool’ yazılan; serin, mesafeli, havalı, soğukkanlı anlamına gelen tavsiyeler veriyor çocuklara.

Bütün derdi, kelimenin üzerine basa basa yaptığı vurgu, ‘kafanıza takmayın, aldırmayın, vurdumduymaz olun, havalı görünün’ demek ve çocukları bulundukları hayat ve ortamdan koparmak, onları eşya ve olaylara yabancılaştırmak…

Dizinin yönetmeninin sete giderken kafasına tuğla düşme ve bize ‘cool olun’ derken subliminal bir biçimde Allah’a kulluğa işaret etme ihtimaline dizinin muhtevası, insan, mekân ve olay bütünlüğü müsaade vermiyor.

Ben tam da bunları düşünürken İsmet Özel’in bir video konuşmasına denk geldim;

Konuşmanın adı bir üçleme; ‘Türk Kullanma Kılavuzu - Kullanma Türk Kılavuzu - Kullanma Kılavuzu Türk’

“… Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın dünyayı insanlara musahhar kıldığına dair bir hüküm var.

Bunu nasıl tefsir etmeli sorusunun cevabı Türkçe kullandığımız kullanma kelimesindedir. Yani Allah dünyayı bize musahhar kıldığı için biz kullanıyoruz. Kulluğu üzerimize alıyoruz. Kullanma dediğimiz şey kulluğumuzun şuurunu benimseme, kulluğumuzun yerine getirme.

Dünyada hiç başka lisanda bizim kullanma diye çocukluğumuzda öğrendiğimiz kelimenin bizimkine benzer bir yaklaşımı yoktur.

Kullanma dediğimiz zaman biz bunu daha çok pejoraitif manada kullanırız. O, onu kullanıyor, ben kendimi kimseye kullandırmam. Bu güzel bir ifadedir; Ben kendimi kimseye kullandırmam. Ben Allah’tan başka kimsenin kulu olmam….”

Sözde bir Türk kanalında ‘Yalancılar ve Mumlar’ isminde bir dizi var…

Dizinin ismi ‘yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ atasözünden mülhem…

Ve lakin dizide atasözünün tam manasına tekabül edebilecek ne bir insan, ne mekân ne de bir olay bütünlüğü var…

Yine İsmet Özel’den öğrendiğimize göre, ‘Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.’ sözünde yalancıdan kasıt doğrudan doğruya ‘münafıktır’.

Sabah ve yatsı namazları kılmanın ‘münafık’ olup olmamada bir ölçü olduğunu bilen Müslümanlara, münafıklar bir karşı silah geliştirmişler.

Müslümanlar da bu yalanı yutmamış, ‘Yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ deyivermişler.

İsmi ‘Münafıklar ve Mumlar’ olmuş olaydı, dizide insan, mekân ve olay bütünlüğü sağlanabilmiş olurdu.