Türkiye, yine yeniden yeni anayasayı konuşuyor. Yine yeniden’i bıkkınlık ifadesi olarak yazmış değilim. Tam aksine; ısrarla istediğimizi, vazgeçmediğimizi anlatmak üzere kullandım. Zira, hızlı somut sonuç üretmese de, yeni anayasayı konuşmak değerli.

Buna karşılık, kimi kurnazlar, “millet aç, siz yeni anayasa derdindesiniz” yaygarasıyla, bu konudaki tartışmaları, başlamadan bitirmeye çalışıyorlar.

TERCİHE ZORLANMAK

Ekonomik sorunlarla mücadele ile yeni anayasa hazırlığını, sıfır toplamlı bir denklem gibi ele alıyorlar. İlla ki ondan alıp ötekine vereceksin! Anayasa ile ilgileneceksen, ekonomiyi ihmal etmek zorunda kalmaya katlanacaksın! Başka bir deyişle; Yeni Anayasa için çalışıyorsan, ekonomiyi düzeltmeyi ihmal ediyorsun demektir.

Hatta ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi ile yeni anayasa yapma gayretlerini yan yana koyup soruyorlar: Hangisini seçiyorsun? Ya biri, ya öteki… birini tercih etmek zorundasın.

Bütün bunları ekonomik sıkıntılarla boğuşan birileri söylese, “normal” karşılayacağız. Oysa ‘tuzu kuru’lardan duyuyoruz. Bu sözler, onların ağzında, mesnetsiz bir tekerlemeye dönüşüyor.

ANKETLERİN RADARI

İddia sahipleri yaygaralarını temellendirmeye de çalışıyorlar. Anket sonuçlarına göre, milletin yeni anayasa diye bir sorunu yokmuş. Bu ihtiyaç, talepler sıralamasında en altlarda çıkıyormuş.

Bu mantığı ilerletirsek, varacağımız yer belli: İktidar anket yapıp sorunları önceliklere göre sıralamalı. En üsttekinden çözmeye başlamalı. Bir üst sıradakini çözmeden asla bir alt sıradakine geçmemeli!

Öyle midir gerçekten? Yönetim dediğimiz ‘sanat’ bu kadar teknik bir iş olabilir mi?

Yönetim bütünü görmeyi, değişimi yakalamayı, geleceği öngörmeyi gerektiren sanatlı bir iştir. Pür tekniğe indirmeye kalkarsanız, elinizdekileri de kaybedersiniz.

Bir toplumun öncelikleri anketlerle belirlenemez. Yeni anayasa ihtiyacının, ihtiyaçlar sıralamasındaki yeri, anket çıktısı olarak kendini göstermez. Yasaların, hele yasalar hiyerarşisinin en tepesindeki anayasanın fiyatlarla, ücretlerle, eğitimle, sağlıkla ilişkisini görmeyi, kamu hizmetinin alıcısı olan halktan bekleyemeyiz.

Halk, yeni anayasanın hangi mekanizmalarla hayatına olumlu katkılar sağlayacağını kestiremeyebilir. Şikâyet ettiği konuların nasıl şekillendiğini bilemeyebilir. Eksiği değildir. Kusuru hiç değildir.

NİÇİN YENİ ANAYASA?

Yeni anayasa talebinin kamuoyu araştırmalarında üst basamaklara çıkmasını beklersek, çok bekleriz. Hatta hep bekleme konumunda kalırız. Oradan hiç çıkamayız.

Devleti yeniden tanımlamak, yerini, kapladığı alanı, yetkilerini belirlemek, onun karşısında vatandaşın haklarını ve sorumluluklarını konumlandırmak, aralarındaki ilişkiyi düzene sokmak, kurallara bağlamak… Kalkınmak, değişmek, ilerlemek, daha mutlu ve huzurlu yaşamak, adaleti sağlamak, hukuku geçerli kılmak…

Bütün bunlar anayasanın çerçevesini belirler. Anayasanın ülkenin her sorunuyla ve onların çözümü ile bağlantısı vardır.

BİTİRMEDEN…

Terörden kurtulmaya ve ‘Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmeye çalıştığımız bugünler, yeni anayasayı konuşmak için en uygun zamanlar.

Bu sözüm siyaset erbabına: Gerekçeniz kulağınıza ne kadar ikna edici gelirse gelsin, anayasa yapımından kaçmanın siyasette yeri yoktur. Tarih önünde sorumluluğu büyüktür. Günü geldiğinde önünüze konur.

Yeni dönemi temellendirmek ve taçlandırmak, darbelerin ve terörün izini, kokusunu, ruhunu geride bırakmak, hukuk devletini güçlendirmek, demokrasinin standartlarını yükseltmek için, hak ve özgürlükleri esas alan sivil bir anayasa… Tam zamanıdır.