Futbolun içinden yükselen en kirli fısıltı artık dosyalaştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü büyük soruşturma kapsamında 17 hakem, bir Süper Lig kulübü başkanı ve onlarca isim gözaltına alındı. yüzlerce futbolcunum bahis oynadığı ortaya çıktı. Kulüp başkanlarının kendi maçlarını sattığı iddia edildi..
MASAK raporları ve dijital incelemelerle ortaya çıkan tablo, sıradan bir “kupon merakı” değil; uluslararası bahis siteleriyle bağlantılı, profesyonel bir aklama ağı.
İddiaya göre, bazı hakem ve futbolcular yalnızca bahis oynamakla kalmadı; yönettikleri veya oynadıkları maçlarla ilgili kuponlar hazırladı. Paralar, Kapalıçarşı’daki döviz büroları ve paravan şirketler üzerinden yurt dışına aktarıldı.
Sistemin arkasında “Hotto Yazılım” ve “Coinvest Liz Bilişim” adlı iki şirketin bulunduğu, bu şirketlerin yasa dışı para akışını kripto varlıklar üzerinden yürüttüğü belirlendi.
Başsavcılığın açıklamasında “profesyonel bir aklama sistemi” ifadesi özellikle dikkat çekiyor.
Yani mesele sadece birkaç kişinin vicdansızlığı değil, Türk futbolunun damarlarına kadar sızmış bir ekonomik çeteleşme.
Bugün herkes aynı soruyu soruyor:
“Bu şartlarda lig devam edebilir mi?”
Kimine göre TFF’nin radikal bir karar alması şart.
Kimine göre ise bu bir “temizlik operasyonu” ve sistemin yeniden doğuşu için fırsat.
Ama bir gerçek var: Bu dosya kapanmayacak. Çünkü bu sadece futbolun değil, güvenin, ahlakın ve adaletin meselesi artık
//////////////////////////////////////////
YENİ DENGE, YENİ TÜRKİYE
Sahne değişti.
Türkiye artık ne sahada bir taşeron, ne masada bir figüran.
Bugün Ankara, Suriye’den Filistin’e, Karadeniz’den Kızıldeniz’e kadar uzanan eksende oyun kuran ülke konumunda.
Suriye’de patronaj rolünü kurumsallaştıran Türkiye, sadece güvenliği değil, düzeni tesis ediyor. SDF–Suriye ordusu entegrasyonu hayata geçerse, yıllardır planlanan “terör koridoru” tamamen çökecek. O bölge artık bir tehdit değil, Türkiye’nin güvencesiyle istikrar kuşağı olacak.
Bu tablo, sadece askeri değil, siyasi bir zaferdir. Çünkü Ankara artık sadece güç kullanmıyor; gücü yönetiyor.
Washington’la yeni koordinasyon biçimleri, NATO içinde Filistin dosyasını gündeme taşıması, Ukrayna’da iki tarafla da konuşabilen tek aktör olması…
Bunlar bir dış politika manevrası değil; bir medeniyet duruşudur.
Ve evet, bu güç kolay kazanılmadı. Şimdi mesele, bu etkiyi kalıcı hale getirmek.
Çünkü Türkiye artık yönlendirilen değil, yönlendiren devlettir.
Bu masalarda kimse Ankara’yı çağırmıyor; Ankara masayı kuruyor.
Dün “sınırlarını korusun yeter” diyenler, bugün Türkiye’nin sınır ötesinde dengeyi kurduğunu görüyor.
Bundan sonrası daha büyük bir sınav: gücü disipline etmek, aklı kurumsallaştırmak ve her cephede kalıcılığı inşa etmek.
Bu çağın adı belli artık —
Dengeyi kuran Türkiye dönemi.
////////////////////////////////////////////////////
ANKARA’NIN GÖLGESİ BEYAZ SARAY’DA
Beyaz Saray’da dün çekilen o kare aslında bir dönemin kapanışını, bir başka dönemin başlangıcını ilan etti.
Donald Trump, devrim sonrası Suriye’nin yeni lideri Ahmed el-Şaraa’yı “bölge barışının savunucusu” diyerek ağırlarken, o masanın görünmeyen tarafında Ankara’nın imzası vardı.
Çünkü o devrimi mümkün kılan zemin, yıllardır Türkiye’nin sabırla, stratejik akılla ve siyasi iradeyle ördüğü süreçtir.
Bugün Suriye’de yeni bir sayfa açılıyorsa, bu sayfayı yazan elin yönü Ankara’dandır.
Trump bile saklamadı:
Suriye’de yaşanan dönüşüm, “Türkiye’nin kararlılığı sayesinde” gerçekleşti.
Yani Washington, uzun yıllar görmezden geldiği gerçeği nihayet itiraf etti — bölgenin kaderini belirleyen ülke Türkiye’dir.
Sınırlarımızın hemen ötesinde, yıllarca taşeron terör yapılarıyla oynanan kirli oyunlar çöktü.
Çünkü Türkiye masaya oturmadı, masayı kurdu.
Amerikan yönetimi bugün Şaraa’yı Beyaz Saray’da ağırlarken aslında Ankara’nın kurduğu denklemi tescil ediyor.
Şaraa dün “terörist” olarak anılıyorsa, bugün “devlet başkanı” sıfatıyla karşılanıyorsa, bu Türkiye’nin yürüttüğü denge siyasetinin sonucudur.
Kiminle ne zaman, ne kadar mesafe korunacağına dair o ince ayarı, sadece Erdoğan’ın vizyonu tutturabildi.
Ne ABD, ne Rusya, ne İran… Hiçbiri bu oyunu Türkiye kadar soğukkanlı ve stratejik oynayamadı.
Bugün geldiğimiz noktada, Ortadoğu’da kurulan her masa Türkiye’siz eksik, her plan Türkiye’siz hükmünü yitirmiştir.
Trump’ın “Ortadoğu’da mucize” dediği şey aslında Türkiye’nin uzun vadeli devlet aklıdır.
Suriye’deki yeni düzen, Filistin’deki yeni diplomasi dili, Afrika’daki askeri ve insani etkinlik…
Hepsi bir zincirin halkaları.
Ve o zincirin merkezinde Erdoğan’ın Türkiye’si var — özgüvenli, kararlı, oyun kurucu bir Türkiye.
Kısacası, dün Washington’da ağırlanan Ahmed el-Şaraa değil, Ankara’nın on yılı aşkın mücadelesinin sonucu idi.
Ve dünya nihayet bunu görmeye başladı