2030'larda dünyanın en büyük ekonomisi olmasına kesin gözüyle bakılan Çin ile 1945'ten bu yana dünya ekonomisinin kumandasını elinde tutan, rezerv paranın sahibi ABD arasında 1972'de Başkan Nixon'un Çin'i ziyareti sonrası kıyılan, Çin'in 13 bölgesine yayılan, komünizmden muaf, kapitalizmin en büyük fabrikalarına dönüşen özel bölgelere has ekonomik nikah, 1980 sonrası Çin'in yakaladığı inanılmaz büyümelerle Trump dönemindeki Ticaret Savaşları'na kadar Çin'in bir sonraki 50 yılın planlarını yapıp sessiz ve derinden yürüyüşü sayesinde 50 yıl boyunca devam etmiş, Ticaret Savaşları ile bozularak dünya büyük bir boşanmanın arifesine gelmiştir.

Amerikan düşünce kuruluşları ABD'nin SSCB'den kurtuluşu sonrası ilk potansiyel büyük düşman adayı olarak Çin'i belirleyip  o günden bu güne yazıp, çizerek, ABD'nin geleceği açısından izlenmesi gereken politikalar hakkında ciddi çalışmalar yapsalar da ABD, 11 Eylül'den sonra tüm dünyaya liderliğini sorgulatacak onlarca hata yaptı.

2001'e kadar 800 milyar dolarlık bir bilanço ile devam ederken 2001'de savaş, 2008'de mortgage krizi, 2020'de pandemi nedeniyle gerçekleştirilen parasal genişlemelerle 9 trilyon dolarlık bir bilançoya ulaşan, dünyayı para basarak vergiye, daha doğrusu haraca kesen ABD yerine bir başka devlet ekonomik çıktılarını aynı oranda artırmadan böylesine bir parasal genişlemeye yeltenseydi ekonomisi taş devrine dönecekken, ticaret için dolara ihtiyacımız olduğundan, bu hırsızlığın hesabını ABD değil, dolarına muhtaç, az gelişmiş/gelişmekte olan ülkeler ödüyor. Yani iki kere soyuluyorlar.

Dünyanın dolara ihtiyacı arttıkça elindeki senyoraj hakkını istismar etmiş ve mesele ortaya çıkınca doların altınla bağını kesip dünyanın işleyen sistemi bozamayacağına güvenmek suretiyle, 50 yıldır dünyada üretilen ve uluslararası ticarete konu olan her şeyden bir manada dünyanın jandarması olarak haracını kesmiş bir ülke düşünün...

ABD'nin bugüne dek defalarca kriz üretmesine rağmen yıkılmamasının iki nedeni vardı. İlki dünyanın en önemli enerji kaynağı olan petrolün dolarla satılması, diğeri ise birkaç gelişmiş ülke ve AB haricinde, dünyanın her gün büyüyen ticaret için dolara ihtiyacı olması, yani alternatifsiz olmasıydı. Fakat pandemi de yaptıkları trilyonlarca dolarlık para basma işlemi doların tüm saygınlığını ayaklar altına aldı. Tarihin gelmiş geçmiş en büyük harcıydı.

Evet, dünya tarihinde en büyük ekonominin sahibi ile rezerv paranın sahibi asla ayrı ülkeler olmamıştır. Bununla beraber hiç bir rezerv para değişimi barış ortamında da olmamıştır. Çin 2030'larda dünyanın bir numaralı ekonomisi olacak. Dolayısıyla en büyük aday Yuan. Fakat 80 yıldır Dolardan illallah etmiş olan büyük ekonomiler aynı filmin Çin versiyonunu istemiyorlar.

Doların sömürüsünden kurtulmak isteyen büyük ekonomiler Bretton Woods'da Keynes tarafından önerilen fakat ABD'nin ısrarı sonucu kabul edilmeyen ortak para birimi fikrinin günümüze uyarlanmış  dijital bir versiyonu üzerinde yıllardır çalışıyor. BRICS ülkeleri bu alanda ciddi yol almış durumda.

Bu paralar hayatımıza ne zaman girecek? Resesyona giren ve faiz artışlarının yanında bilanço küçültmeye çalışan ABD, doları güçlendiriyormuş gibi gözükse de işler hiç de öyle değil!  Batı tarihindeki tüm resesyon süreçlerinde yaşandığı gibi ABD borsalarında meydana gelecek bir çöküş ve ardından yeni bir parasal genişleme dönemi, Çin ve rezerv para konusunda fikir yakındaşı olduğu ülkeler açısından doları tahtından devirmek adına bulunmaz bir fırsat olacaktır.