Batı dünyasında ‘Pers’ olarak adlandırılan İran coğrafyası, bizim Anadolu gibi tarihte çeşitli devlet ve medeniyetlere ev sahipliği yaptı. Selçuklular ve takip eden süreçte birçok Türk devleti ve hanedanlığının da yurdu olan İran coğrafyası, I. Dünya Savaşı’ndan sonra bütün dünya gibi yeniden şekillendi, tanımlandı. Dönemin İran şahı Rıza Pehlevi, devletin adını “İran” olarak değiştirdi. "İran" ismi, İran halkları tarafından kullanılan ve Aryanların topraklarını ifade ediyor. 1979 yılında Ayetullah Humeyni tarafından bir “İslam Devrimi” gerçekleştirildi. Devletin adı ise İran İslam Cumhuriyeti olarak değişti. Devrimden kısa bir süre sonra Irak İran’a saldırdı. Yaşanan savaşta yüz binlerce insan öldü. Sonra başta Amerika olmak üzere batı ülkelerinin ambargosuyla karşı karşıya kaldı.

İran, İslam adına devrim yaparken Şiilik eksenli bir yayılmacılık politikası izledi. Irak, Suriye ve Lübnan’da bu mezhepçi yaklaşımını genişletti. Devrimin başlarında İslam adına yaptıkları söylemleri gibi mezhep ayrımı yapmadan bütünleştirici bir yaklaşım sergileselerdi, bugün yaşanan tablo ortaya çıkmayacaktı. Maalesef İran bölgede büyük acılara vesile olan yanlış politikalar izledi. Bütün bu yaşananların sonunda Müslümanlar birbirlerini öldürerek ellerini zayıflattılar.

İngiltere’nin bir hançer gibi bölgenin kalbine sapladığı İsrail bıçağı, bölgede kan akıtmaya devam ediyor. İngiltere bölgeden elini çekmedi ama İsrail’in hamilik görevini ABD’ye devretti. Aslında Osmanlı bölgeden çekildiğinden bu yana acılar yaşanmaya devam ediyor. 1918’de İngiliz işgaliyle başlayan zulüm 107 yıldır bütün hızıyla sürüyor. Siyonist İsrail çetesinin son dönemde yaptığı saldırılarda Filistin-Gazze’de 50 binden fazla insan şehit oldu, yaralı sayısını bilen yok, tahribatın hesabı yok.

Amerika destekli, daha doğrusu işbirliği ile gerçekleşen katliamlara dünyanın sessiz kalmasını fırsat bilen şer cephesi Lübnan’a, Yemen’e, Suriye’ye, Irak’a ve İran’a saldırma cesaretini gösterdi. İsrail nokta atışları yaparak ülkelere zarar verirken, nükleer silahları bahane ederek İran’a büyük bir savaş başlattı. ABD/İsrail uçakları İran’da birçok şehri vurdular. Ülkenin üst düzey komutanlarını, bilim adamlarını öldürerek devletin ve milletin onurunu kırmaya çalıştılar. İran’ın böyle gafil avlanmasının izahı yok…

İran bu şok dalgasından sonra bir ilki başardı. Uzun menzilli füzeleriyle katil sürüsü Siyonistlere büyük bir darbe vurdu. Demir kubbeyle kendilerini koruma altına aldıklarını sanan Siyonistler büyük yıkım ve ölümler yaşadılar. Ancak bu defa yalan haber, manipülasyon ve karartmaya gittiler. 500 bin kişinin ülkeyi terk ettiği ve ülkeden kaçış için çeşitli yolların denendiği haberleri geliyor. Tel Aviv ve Hayfa şehirlerinden canlı diye verilen görüntüler sadece gökyüzüne yakın yerleri gösteriyor, vurulan yerleri göstermiyor. İsrail basını sansürlüyor, sadece kendi basınını değil batı basınını da Siyonist patronlar eliyle sansürlüyor. O yüzden dünya gerçeklerden haberdar olamıyor.

Bugün İran, 87 milyon nüfusu 1600 bin kilometre toprağıyla dünyanın en büyük devletlerindendir. Uzun süren ambargolara rağmen kendi kendine yetebilen ender ülkelerden biridir. İran’ın Tahran, Tebriz ve Zencan şehirlerini gördüm. Bu topraklar bizim millet ve medeniyetimizin bir parçasıdır. Diğer şehirlerinin de farklı olduğunu sanmıyorum. Birbirimize tutunmaktan ve desteklemekten başka çare yoktur. Bu zor zamanlarda Siyonist alçaklara karşı İran’ı desteklemek gerekir. Yaptıkları yanlışları şu anda konuşmanın zamanı değil. İnşallah İranlılar da bu büyük musibetten ders çıkarır, dost Türkiye ile birlikte hareket ederler.