Senegal’den gelen sağlık heyetiyle İstanbul Ticaret Odası Sağlık İhtisas Komitesi olarak toplantı yaparken bu programa vesile olan Dakar Büyükelçimiz Prof. Dr. Ahmet Kavas'a bir selamlama konuşması yapması için sosyal medya üzerinden mesaj attım. Mesajın gitmediğini görünce sesli arama yaptım ancak ulaşamadım. Sonra bir kaç mesaj gönderme teşebbüsünde bulundum ancak başaramadım. Benim için masum bir ulaşamama sorununun dünyanın her yerinde yaşanan bir kriz olduğunu toplantıdan sonra öğrendim.

Dünyanın en büyük şirketine ait Facebook, WhatsApp, Instagram 6 saat boyunca hizmet dışı kaldı. Dünya üzerinde 4,2 milyar sosyal medya kullanıcısı var. Yayınlanan “Digital 2021-Global Digital Overview” raporuna göre küresel anlamda Facebook’n 2,74 milyar kullanıcısı bulunuyor. Ardından 2,291 milyar kullanıcı ile YouTube ve 2 milyar kullanıcı ile Instagram izliyor. Rakamlar daha da artmıştır bugüne kadar. Bu kullanıcılar, firmaların ürünü aynı zamanda. İnsanlar gönüllü olarak bilgilerini hatta en mahrem bilgilerini bu şirketlere bilâbedel veriyorlar. Şirket bu bilgileri sınıflandırıyor, ürün haline getirerek müşterilerine sunuyor. Üstelik "ham maddeye" para ödemiyor. Nasıl karlı iş değil mi?

Bazı uzmanlar 6 saat kesinti sırasında 7 milyar dolar zararın ortaya çıktığını söylüyor. 6 saatte bu kadar zarar oluşuyorsa varın siz genel anlamda ne kadar büyük bir pazardan söz ettiğimizi anlayın.

Geleneksel yöntemlerle yapılan birçok iş bu şekilde dev bir sanal pazarda kendine yer buluyor. Pazar, büyük ve yeni olunca bu zeminde yeni iş alanları da türemeye başladı. Örneğin satış, pazarlama, reklam ve medya gibi birçok iş bu programlar üzerinden yapılıyor. Böylece tek başına dünyanın en büyük pazarı şekilleniyor. Bu yapıları bildiğimiz klasik iktisadın kurallarıyla tanımlama imkânı yok. Sadece bir ekonomik unsur olarak da değerlendirmek doğru olmaz.

Ayrıca bu şirketler artık bir küresel güvenlik sorunu haline geldi. Zaman zaman onlara verilen bilgilerin pazarlandığı satıldığı bilgilerini de duyuyoruz. Bu bilgiler aracılığıyla ülkelerin seçimlerine müdahale edildiğine dair haberler alıyoruz. 

Bu yapıların ekonomik olarak tanımlanması, kazandıklarından vergiye tabii tutulmaları gerekir. Yapıların büyüklüğü nedeniyle rekabet imkânı yok. Bu nedenle küresel ölçekte bir çözüm üretilmesine acil ihtiyaç var. Yerel çözümlerin çare olmadığı defalarca görüldü.

İnsanî açıdan bakıldığında da uyuşturucu gibi bağımlılık yapan "kullanılıcılık"; sosyolojik, psikolojik ve maneviyat açısından mercek altına alınmalıdır. Sınırsız ve kontrolsüz bilgi karşısında "tek başına" insanın mücadele etmesi mümkün değildir.

Adına sosyal medya diyoruz ama kimsenin müdahale etmesini de istemiyoruz. Sosyal medya alanı mektup ve telgraf alanı değil, en mahrem olanın sokak ortasında sergilendiği bir meydana dönüşmüştür. Birebir sadece mesajı gönderenin ve alanın olduğu yapılar dışında bütün mecralar medya kabul edilerek değerlendirilmelidir.

Tabii dijitalleşmenin getirdiği kolaylık ve yenilikleri de yabana atamayız. Doğru, iyi ve faydalı kullanıldığında büyük bir nimet olduğunun altını çizmek isterim. Örneğin bu yazıyı cep telefonundan uçakta yazdım ve size ulaşması için de bildik mesajlaşma programından gönderdim.