Ankara Antlaşması’yla belirlenen ve Lozan ile son halini alan Suriye ile Türkiye arasındaki sınır, sadece iki coğrafyayı birbirinden ayırdı.

İnsanları, iki Müslüman halkı ayıramadı.

İki milleti, din kardeşlerini birbirinden ayırmaya masa başında cetvelle çizilen sınırların ve anlaşmaların gücü yetmiyor.

Hele ki, iki halkı birleştiren şey İslam kardeşliği ise…

Ulus-devletin ‘birbirinden kız almış, kız vermiş, tavukları aynı bahçede yemlenmiş’ gibi tamamen seküler-dünyevi birlik beraberlik tezleri bir yana, İslam’ın birlik, beraberlik ve kardeşlik tezi sınır ötesidir ve dünyanın bütün coğrafyalarında geçerlidir: “Mü’minler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.”

Türkiye’ye Suriye’den ve Irak’tan gelmiş Müslümanlar ile yerli halk çoktan kardeş olmuş bile.

Bu kardeşliğin çok güzel örneğine sürekli uğradığım bir arkadaşımın kitabevinde tesadüfen şahit oldum.

Samsun, Canik, Belediye Evleri Mahallesi’ne yerleştirilen ve artık burada yaşayan Suriyeli ve Iraklı mültecileri istemeyen mahalle sakinleri, hangi kriminal sebeple ayaklanmışlarsa önce muhtarlığa, oradan da ellerinde dilekçe yabancılar şubeye gidiyor ve mültecilerle birlikte yaşamak istemediklerini söyleyerek şikâyetçi oluyorlar.

Gelen şikâyetlerin çokluğu üzerine valilik burada yaşayan mültecileri en yakın ile taşımak üzere harekete geçiyor.

Eğitimim yarım kalacak

 

Uzun süredir komşuluk yaptığı Iraklı kardeşinin bir başka ile gönderilmemesi için kapı kapı dolaşarak, sesini duyurmaya, meseleye çözüm bulmaya çalışan Canikli bir kadın kitabevinin sahibi arkadaşımdan bir çare bekliyor:

“Biz onlara çok alıştık, kimseye bir zararları da yoktu. Üstelik komşum bana Arapça öğretiyor, o giderse eğitimim yarım kalacak” diyerek gözleri nemli dert yanıyor, derman arıyor.

Bir çözüm yolu tavsiye ettik. Iraklı dindaşı için şikâyet olmayan başka bir mahalleden ev bakacak; komşusunu başka illere, yaban ellere göndermeyecek ve de Arapça eğitimi yarım kalmayacak.

İslam kardeşliğinin işte böyle ulvi ortak noktaları, kesişme kümeleri var. Birbirleriyle çok çabuk kaynaşırlar ve bulundukları yeri hemencecik ibadet yerine ve din eğitimleri için birer mektep haline getiriverirler.

Ortada iki millet yoktur hattı zatında, zira küfür tek millettir.

Bu şuurdur ki, bizi birbirimize kopmaz bir şekilde birleştirmekte, aradaki kavmî ayrılıkları görünmez hale getirmektedir…