Şehir merkezinin nüfusu yaklaşık 1 milyon.

Ve 1 milyon nüfuslu şehirde 1500 e yakın dernek var.

İşlek caddelerde her 100 metre de bir, bir dernek binası ile karşılaşmak mümkün.

Bazı STK yöneticilerinin iddialarına göre bu derneklerin hatırı sayılı kadarının direk olarak PKK ile bağlantısı var.

Üstelik hazırladıkları projeleri onaylatıyorlar, birde üstüne ödenek alıyorlarmış.

Yine aynı kaynakların başka bir iddiası da bölge de görev yapan bürokratlarla ilgili.

Söz konusu bazı bürokratlar vazifelerini yeterince iyi yapmıyorlarmış.

Ve hala paralel yapıyla ilintili olan bazı idareciler varmış.

Genel hatlarıyla hükumete yakın olan ya da olmayan birkaç dernek ve STK yöneticilerinin iddiaları bunlar.

Ak parti üyesi olan bazı isimlerde kendi milletvekillerinden şikayetçi.

Öyle ki Diyarbakır 2. Sıradan milletvekilli seçilen “Ebubekir Bal “ aylardır memlekete uğramıyormuş.

Şayet partililer haklıysa bu çok düşündürücü.

Ya da belki de gelmiştir.

Vali ve 4 bölge müdürüyle görüşmüştür.

Nede olsa sokağa çıkıp vatandaşın gözünün içine bakarak dertlerine kulak vermiyorsa, ay da 5 kez gelse ne yazar.

Ak Partinin İstanbul milletvekili” Metin Külünk” Sur mahallerine her türlü uyarılara ve tehlikelere rağmen girmiş ve vatandaşlar ile tek tek görüşmüştü.

Öyle anlaşılıyor ki sayın Bal, kendi memleketinden bir haber.

Diyarbakır da ki ikinci günümde çatışmanın kalbine, hasılı mahallesine gittim.

Dağ kap meydanında bulunan polis noktasından, Sur da ki operasyonları başarıyla yürüten komutanlardan biri ( isim veremeyeceğim ) bir albay, kirpi denilen zırhlı araçla beni ve arkadaşımı çatışmaların en şiddetli şekilde yaşandığı hasırlı mahallesine ulaştırdı.

Yoğun silah ve patlayıcı sesleri arasında askerlerin mevzilendiği bir nokta dan yaşananları gözlemledim.

Sürekli sakın başını kaldırma uyarıları eşliğinde askerlerle konuşmaya çalışırken, aynı sesler işitilmeye devam ediyordu.

Başını eğ!

Sakın başını kaldırma!

Çünkü çevrede gizlenmiş PKK ‘lı keskin nişancılar vardı.

Bir uzman çavuş tam bulunduğumuz nokta da iki gün önce iki arkadaşının gözleri önünde keskin nişancılarca şehit edildiğini söyledi.

Sonra mevzi gerisine geldim ve görevli askerler ile sohbet ettim.

Biri 4 yıllık evliydi.

Çocuğun var mı diye sorduğumda,

Esprili ve güler yüzlü bir ifadeyle;

“ Malum pek zamanımız olmuyor” dedi.

Diğeri nişanlıydı.

Oda evlenmek için vakit bulamamıştı.

Vatan için çarpışıyordu çünkü.

Her ikisi ve konuştuğum diğerleri de 4 aydır sevdiklerinden uzaktı.

Ve arkadaşlarını şehit vermişlerdi.

Buna rağmen yüzleri ve tavırlarında en ufak bir şikayet ya da korku ifadesi yoktu.

Sohbet koyulaşmışken bulunduğumuz alana bir anda yoğun silah atışları başladı.

Askerler, PKK’lılar taciz ateşi açıyorlar dedi.

Amaçları güvenlik güçlerinin harekete geçmesini sağlamakmış.

Böylece keskin nişancılar yer tespiti yapacak.

O anda albay artık gitmemiz gerek dedi.

Gördüklerim zaten bana yetmişti.