İsyan, o kadim başkaldırı...
İnsanın mayasında gizlidir bir nebze.
Fakat bu başkaldırı neye karşıdır, kime karşıdır?
İşte bütün mesele burada düğümlenir.
Tuğyan, başkaldırı, asilik gibi aynı anlam ikliminin sakinleri olan bu kavramlar, muhatabını tedirgin eder; arzulanan bir durum olarak karşılanmaz çoğunlukla.
Bir düzen inşa edenlerin, o düzeni koruyanların ve yönetenlerin korkulu rüyasıdır bu başkaldırı tohumları.
Kurdukları nizamın sarsılma ihtimali, hatta bu düşüncenin gölgesi bile sistem sahiplerini derin bir endişeye sürükler.
Bu yüzdendir ki, sistemi tesis edenler ve egemen güçler, isyanın filizlenmemesi için var güçleriyle çabalarlar.
Ne var ki, taşıdığı bu menfi imaja rağmen isyan, kime ve neye karşı bayrak açtığına bağlı olarak olumlu ya da olumsuz bir veçhe kazanır.
İşte bu noktada, bir "isyan ahlakı"ndan söz etmek mümkündür.
Özgürlük, insanın en kıymetli hazinesidir.
Özgürlüğün soluk almadığı bir yerde, insanın yaşadığından söz edemeyiz.
Rousseau, insanın hür doğduğunu ancak sonrasında her yerde zincirlere vurulduğunu söyler.
Hür doğan insanı, yine kendi türü, kendi çıkarları ve karanlık emelleri uğruna esaret zincirine vurur.
Merhum Nurettin Topçu’nun veciz ifadesiyle, isyan hürriyetin müjdecisidir.
İsyanın olmadığı yerde özgürlük de barınamaz.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Müslümanlara hitaben, bir kötülük, bir olumsuzluk gördüklerinde ona karşı evvela el ile, buna güç yetiremiyorlarsa dil ile, ona da güç yetiremiyorlarsa kalp ile buğz etmelerini öğütler.
Öğüdünün devamında ise, kalben dahi buğz edilemiyorsa, o kalpte imanın zayıflığından bahseder.
Kötülüğe, yanlışa, her türlü olumsuzluğa karşı kalbiyle dahi bir duruş sergileyemeyen kimse, gerçek manada özgür sayılabilir mi?
İsyanın şart olduğu yerde susmak, başkaldırının hakkı olduğu yerde boyun eğmek, yiğitçe bir duruş sergilenmesi gereken yerde sinmek, insana pek çok şeyi kaybettirir.
Her şeyden evvel onuru, vakarı, o asil duruşu yitirir insan.
Yanlışa, haksızlığa, zulme ve adaletsizliğe karşı ses yükseltilmiyorsa, işte orada yitirilir pek çok değer.
En başta da özgürlükler ve ardından ahlak...
Bu bağlamda, belki de denilebilir ki, isyanı olmayanın ahlakı da eksiktir.
İsyan ateşinin sönük kaldığı bir dünyada, haksızlıklar kök salar, zulüm kol gezer ve özgürlükler pamuk ipliğine bağlı kalır.
Yerinde ve zamanında, hakkıyla isyan eden bireyler, toplumsal bir vicdanı harekete geçirerek adaletin ve hakikatin savunucusu olurlar.
İsyan ahlakı, insanı edilgen bir kabullenişin uyuşukluğundan sıyırıp, sorumluluk almaya ve o kutlu değişimin öncüsü olmaya çağırır.
İsyanı olmayanın ahlakı olur mu?
Murat Kubat
Yorumlar
Trend Haberler

Mezitli'de bir gün nasıl geçer diyenlere tam kapsamlı rota

2014'te 27 aylık bir bebek vücut sıcaklığı kaç dereceye düştükten sonra kurtarılmış ve Guinness Dünya Rekorlarına girmiş

İstanbul’un nefes alan köşesi! Sarıyer gezi rehberi

Hafta sonu İstanbul’da mola! Büyükçekmece’de nereye gidilir?

Kaz Çekme Sporu hangi bölgede ortaya çıkmış ve 20. yüzyıla kadar yapılmıştır?

İstanbul’a bir saat uzaklıkta cennet! Şile’yi keşfetme zamanı

Kayseri’nin serin kaçış noktası! Tomarza’da görülmesi gereken yerler…

Osmanlı Devleti'nde telefon ilk kez hangi padişah döneminde kullanılmıştır?

Silivri elektrik kesintisi: 4 Temmuz Cuma Silivri'de elektrik kesintisi yaşanacak mahalleler

Öğrenci yurdunda rezalet! 2 kız yurttan uzaklaştırıldı